Çoktan Kaybettiğimiz Bir Cephe: #Pornografi

Erkekler; yaratılışları gereği kadınlara meyyal, şehvetlerine düşkündür. Bu zafiyetleri, aile birliği kurmanın, kadın ve çocukların sorumluluklarını üstlenmenin bir ödülü ve teşvik unsuru olduğu gibi, en büyük kulluk imtihanlarından birisine de dönüşmüştür. Tarih boyu hemen her konumdaki erkeğin karşılaştığı ve zorlandığı, peygamberler gibi korunmuş olanlar hariç, bir çoğunun kaybettiği bir sınav olmuştur. Sonuçta her erkek Hz. Yusuf gibi dirayetli olamıyor. Erkeklerin kadınlara olan zayıflığı devletler arasındaki iletişim ve mücadelenin de etkili bir aracı yapılmıştır. Çin, Rusya, ABD, İsrail, İngiltere, Almanya gibi ülkeler günümüzde de “bal tuzağı” tabir edilen bu taktiği sinsice kullanmaya devam ediyorlar.

Erkeklerin kalitesi varlıkta, kadınların da yoklukta belli olur!” bilinen bir darb-ı meseldir. Ekonomik varlığı ve sağlığı yeterli olup da Allah korkusu gibi bir derdi bulunmayanların önemli bir kısmı, normal evlilikten kaçınarak zinaya giydirilen sevgili, partner, dost gibi kılıflar ile cinsel tatmine yönelir veya evliliklerine ilave olarak kullanır. Allah korkusu olan zengin erkeklerin de dini nikahlı çoklu evlilikler yaşadığını biliyoruz. Pornografi ile sağlanan veya ulaşılan cinsel tatmin, normal kadın-erkek ilişkisinde katlanılan zorluk ve maliyetler gibi yorucu-yıpratıcı süreçlere girmeden, kestirme olarak hedefe ulaşma hissiyatının karşılanmasıdır. Bu açıdan bakılınca, etkilediği insan sayısı çok daha yüksek ve çeşitli katmanlardadır. Evlenemeyen gençlerden, evliliğinde cinsel tatmine ulaşamayan çiftlere kadar, her kesim için zina öncesi bir kaçış, nefsini köreltme ve ehven-i şer unsuruna dönmüştür.

Pornografiyi giderek daha tehlikeli kılan özellikleri; ucuzluğu, erişim kolaylığı, sapkınlık çizgileri de dahil her senaryoya uygun üretimleri, yüksek kaliteli materyaller ve teknolojiler ile gerçekliğe giderek yaklaşan deneyimleme güçleridir. İnternetin ulaştığı yayın kalitesi ve kapsamı ile pornografinin asıl yayılım mecrasına dönüşmesi de bir gerçektir. TÜİK verilerine göre, 2023 yılında Türkiye’de internete erişim imkanı olan hane oranının yüzde 95,5’e, internet kullanan bireylerin oranın da yüzde 87,1’e yükseldiğini görüyoruz. Bu kullanım oranları pornografik materyallerin  yayılma potansiyelini de gösteriyor.

Pornografi sektörü insanları tuzağına çekmek için son derece sinsi ve sistemli çalışıyor. Bir erkeğin günlük yaşantısı içinde bulunabileceği her türlü ortamın pornografi de bir karşılığı gösteriliyor ve gün içinde fanteziler ile beslenmesini, yaşayamadıklarını deneyimleme tatmini ve kolaylığını tuzak şeklinde öne sürüyor. Aile içinde fiilen ensest ilişkinin ilk adımı ve en kolay yolu olarak gösterilen üvey anne, baba, kız ve erkek kardeş ile cinsel birliktelikler en yaygın pornografik senaryolar arasındadır. İş yeri, okul, hastane, yolculuk, tamir ve tedarik gibi hizmet sektörleri dahil her alan için pornografik üretimleri yapıyorlar. Pornografik senaryolardan korunan ve dokunulmayan neredeyse tek unsur Yahudiler ve Hahamlardır. Çünkü global pornografinin patronu ve yayıncısı siyonist yahudilerdir! Hristiyan papaz ve rahibeler, Müslüman kıyafetli kadınlar ve diğer inanışların tamamı için pornografide çirkin karşılıklar üretilmiştir!

Pornografinin en büyük sinsi iş ortakları arasında her türlü melanetin gönüllü temsilcisi ve şeytanın askerliğine soyunan sanatçı-oyuncu tayfası var. Sinemamızdan, fiilen pornografi içinde yer almasa da ima ve bel altı esprileri ile  pornografi kültürünü yayan çok sayıda kadın-erkek oyuncular gelip geçti. Aile filmi diye izleyip gülünen filmlerde bile pornografiye atıflardan geçilmiyor. Komedyen geçinenlerin de şu anda en büyük espri sermayesi pornografidir.

Pornografi; ailesiz ve cinsiyetsiz toplumlar kurmanın, evlilik kurumunu yok etmenin, bireysel hazcılık olan hedonizmi yaygınlaştırarak asosyal ve kolay yönetilebilir kişilikler oluşturmanın, dinin ve toplumsal ahlakın kadim surlarını yıkmanın koç başına döndürülen atomdan daha etkili ve yıkıcı bir silahtır. Ne yazık ki Müslüman devletler dahil ülke yönetimlerinin büyük bir kısmı adeta toplumsal bir uyuşturucuya dönen bu zararlı akıma karşı duyarsız ve önlemsiz kalmıştır.

Aile yıkılırsa toplum yıkılır diyoruz! Aile yıkımıyla kalmayıp, her türlü eşcinsel sapkınlıkların ve henüz yaşanmamış kötülüklerin suflesini verircesine, en büyük manevi bozgun aracına dönüşen pornografiye karşı, daha ne kadar kör, sağır ve dilsiz kalacağız?

Pornografi ile mücadele için neler yapmalıyız?

1.Aile ve evlilik zararlısı kanunları değiştirerek, evlenmeyi teşvik eden, kolaylayan ve meşru cinsel  yaşantı için evliliği merkeze alan politikalar geliştirmeliyiz.

2.Evlilikte sağlıklı ve bilinçli cinsel hayat eğitimlerini vermeli, insanların gözünü dışarıya dikecek ihtiyacı hissetmeden mutlu olabilmeyi öğretmeliyiz.

3.Medyada pornografik referans ve senaryoları önleyen etkili adli ve idari tedbirler almalıyız.

Başka yapılacak şeyler de vardır elbet! Onları da yetkili ve sorumlular düşünüp uygulasın! Değil mi?




Siyonizmle Mücadele Helal Gıdadan Başlar!

Çaresizce izlemek zorunda kaldığımız, faydasızlığımızdan utandığımız, dünyanın en korkunç ve kesintisiz süren katliamlarından birine tanıklık etmenin zilleti altında eziliyoruz! Elliden fazla İslam ülkesinin, iki milyarı aşan Müslüman halkın gözleri önünde, siyonist yahudi zulmünün bütün pislikleri yaşanıyor. Allah’ın lanetlediği, peygamberler katili, hile ve açgözlülüklerinden maymun ve domuzlara dönüştürülmüş aşağılık bir kavmin, kendi kendisiyle yarışan vahşetlerine şahitlik ediyoruz.

Bebek, sağlıkçı, haberci, görevli ayırmadan herkesi öldürebilen bu soysuzlar güruhuna karşı faydasız kınamalar ve zoraki bazı küçük adımlar dışında etkili olamayan Müslüman tebalı devletlerin, kağıttan kaplan misali acziyeti, Birleşmiş Milletler ve NATO güruhunun katliamcıları arkalayan tutumlarına bakarak, yeni ve etkili oluşumlara yönelmeleri acil şart ve ihtiyaçtır! Devletlerin, çok ağır ve geç gelen hareketlerini bekleyene kadar, halkların kendi dirayetiyle geliştirdiği en etkili mücadele yöntemlerinden birisi de siyonist marka ve destekçilerine karşı ticari boykot olmuştur.

Yahudilerin, finans, teknoloji, bilişim, medikal, gıda, medya gibi temel sektörlerdeki marka ve sermaye baskınlığı bilinen bir gerçektir. Alternatif olarak, milli ve yerli girişimlerin gelişimi desteklenerek, olması gereken dengeler kurulabilir. Yahudi baskınlığını çok abartarak, onların da istediği gibi tanrısal bir güç vehmedip mücadeleden kaçınmak da, sorunu ciddiye almayarak savsaklamak da Müslümanlara yakışmayan zararlı tavırlardır.

Boykot listelerine baktığımızda önemli bir kesiminin gıda, tekstil ve temizlik alanında temel tüketim markalarının yer aldığını görüyoruz. İşletmelere yönelik boykot alternatifleri çok daha güçlü olabilmesine karşılık, kahrolası üst düzey ticari ilişkilerde din-iman duyarlılığının iyice azaldığını da yaşayarak biliyoruz. Bu çirkinliğin en veciz örneğini, eski Bakan Sn. Nihat Zeybekçi’nin “Neden İsrail’le ticareti kesemeyiz? konulu demecini dehşetle izleyerek öğrenmiştik.

Her işte bir hayır vardır.” prensibince, siyonist markaları boykot hareketini, kesintili ve düzensiz eylemler yerine, daha sağlıklı ve etkili, sürdürülebilir ve üstelik geleceğimiz için de çok hayırlı bir boyuta taşıyabiliriz! Helal Gıda’yı ülke çapında zorunlu ve etkili bir denetim sistemine dönüştürebiliriz! “İnsan ne yiyorsa odur!” evrensel bir gerçektir! “İnsan yediğine bir bakıp düşünsün!” (Abese, 24) buyuruyor Yüce Rabbimiz! Bedenlerimizden haram gıda ve katkılarını uzaklaştırabilirsek, sağlığımızı, saflığımızı ve manevi gücümüzü daha da yükseltebileceğiz demektir.

Helal Gıda denilince akla en çok domuz ve domuz ürünlerine karşı tedbir alınmasının geldiği doğrudur. Nitekim 185 çeşit ürün çıkarılan domuzun girmediği hemen hiç bir yer kalmamıştır! İşlenmiş gıdalardan, kozmetiğe, tekstil ve inşaat malzemelerine kadar her yere yayılmıştır. Domuzla ilgili konuların ayrıntısına fazla girmeden, domuz dahil farklı kaynaklardan haram gıda ve katkı maddelerinin Türk Gıda Kodeksine işlenerek, ucu bitmez bir liste halinde onaylandığını ve maalesef hep birlikte tükettiğimizi söylemek lazım.

2017 yılında yasası çıkarılan ve 2018’de faaliyete geçen HAK (Türkiye Helal Akreditasyon Kurumu) ne yazık ki ölü doğan bir bebek gibi alanında etkisiz ve faydasız bir dostlar bilsin, makamlar dağıtılsın kurumuna dönmüştür. Çünkü HAK yetki ve inisiyatifleri zorunlu değil, gönüllü yapılmıştır. Yani Müslüman Türk halkına gıda, hijyen ve temizlik gibi ürünler satan işletmeler diledikleri gibi mevzuata uygun ama haram kökenli maddelerden imalat yapabilirler! Şayet kendileri isterlerse “Helal Sertifikası” vermeye yetkili bir kuruluştan hizmet satın alarak (bu hizmetin ne kadar sağlıklı ve İslami olduğu da çok şüphelidir! Mesela domuz jelatinli Haribo’ya bile sertifika vermişler!) ambalajlarında kullanıyorlar. HAK’da bu sertifika veren şirketleri onaylayıp sertifikalandırıyor.

HAK’ın Tarım ve Orman Bakanlığına değil de Ticaret Bakanlığına bağlı kurulması da ayrı bir garabettir! Ana grup olan gıdadan adeta kaçırılmış ve şirket oyunlarından ibaret ruhsuz bir yapı gibi gerçek hayattan koparılmış hayalet bir kuruma dönmüştür.

HAK’ın gerçekten işlerlik kazanabilmesi için şu adımlar atılmalıdır:

1.Ticaret Bakanlığından alınarak doğrudan Cumhurbaşkanlığına veya Tarım ve Orman Bakanlığına bağlanmalıdır.

2.Diyanet ve Tarım Bakanlığı temsilcileri danışma değil doğrudan Yönetim Kurulunda yer almalıdır.

3.Türkiye’de imal edilen veya ithal edilen bütün gıdaların Helal Sertifikası alması zorunlu tutulmalıdır.

4.Gıda mevzuatı baştan aşağı taranarak domuz veya böcek gibi haram kaynaklı alternatifi olabilen bütün E kodlu vb. katkı maddeleri çıkarılmalı ve helal araştırmasında bunlar da dikkate alınarak karar verilmeli.

5.İthal edilen E kodlu veya benzer katkı maddelerinin tamamı için helal araştırması yerinde yapılmalı veya şüpheli hallerde ithalatı yasaklanmalı. Yerli ve helal üretim teşvik edilmeli.

6.İnsana temas eden ayakkabı, tekstil, hijyen, temizlik vb. ürünlerin hepsinde helal sertifikası şart koşulmalıdır.

Boykot edilen siyonist markalara baktığımızda, hemen hepsinin gizli veya açıktan haram maddelere dayalı üretim yaptığını görüyoruz. O yüzden helal sertifikasyon şartı hem bu katil destekçilerine ağır darbe vuracak, hem de nesillerimizin sağlığını ve maneviyatını güçlendirecektir. İHA ve SİHA’larımız için yerli motor ve ekipmanın önemi ve gerekliliği ne ise, insanlarımız için yerli ve helal katkı maddelerinden imal edilen gıdalar odur! Belki de daha kıymetlidir!

O yüzden siyonizmle mücadele helal gıdadan başlar diyoruz! Gelin hep birlikte Hükumetimize tatlı baskı kuralım! Zaten HAK kurumu var! Yapılacak tek şey yönetmelik vb. kanun altı mevzuatı güncellemek, helal iradesini icraatın temel felsefesi yapmaktır! Kaybedilecek vaktimiz, neslimiz ve sağlığımız yoktur! Eşcinsel sapkınlıklarının dahi helal gıdayla doğrudan ilişkisi vardır! Öyleyse hemen harekete geçmeliyiz! Şimdi değilse ne zaman?




Başıboş Köpek Sorunumuz #skynewsarabia kanalında da gündeme geldi- Türkçe altyazılı




Aile hakkında gelişmeleri #rehbertvhaber de yorumladım. #Süresiznafaka, #Ailebirliği, #6284 …




Ümraniye’de #ÖnceAile #Önceİnsan basın açıklamasında konuştum.




“Dünden Bugüne Aile” iftar programında #ÖnceAile diyenlerden Yeniden Refah Partisine destek istedim.




Türkiye’deki başıboş köpek terörünü @ekipizah yayınında konuştuk




Kaddafi ve Mursi yaşasaydı siyonistler böyle kudurabilir miydi?




Çifte vatandaşlığı olup İsrail ordusuna katılanlar tespit edilerek Türk vatandaşlığı kaldırılmalıdır!




#akittv de #gazze savaşını İsrail zulmünü ve saldırılarını konuştuk




Eş Durumu tayinleri yapılmalı, aileye verilen önem fiilen gösterilmelidir!




Deprem, insan ve sosyal hizmetleri #akittv de konuştuk.