#YHS Yardımcı Hizmetler Sınıfı memurlarımız mağdur bırakıldı




#ÜcretliÖğretmenler #UstaÖğreticiler #FahriHocalar #Ekdersli Meslek Elemanları




Emekli Aylık Bağlama Oranları #ABO aşırı düşürülmüştür. #emekli




#2000lereKademe, 9 Eylül 1999 sonrası işe başlayanlara kademe gelmelidir. #emadder




Yeni Yazı ve Bülten Aboneliği

Dr. Ercan Özçelik Kişisel Web Sitesi, Yeni Yazılarına E-posta Abonelik Kaydı

Loading...




Akit TV’de Başıboş Köpekler, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve Kamuda 35 Yaşa takılanları konuştuk




USPUM Yön. Kur. Üyesi Dr. Ercan Özçelik @Rehber TV’de Çocuk Hakları ve İhlallerini Yorumladı

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesi ile Rehber TV’de 21 Kasım 2022’de yayınlanan Medya Kritik programına katılan Dr. Ercan Özçelik; dünyada ve ülkemizde çocuk hakları mücadelesi, çocukların maruz kaldığı haksızlıklar ve sorunlar, mülteci çocukların sıkıntıları, çocuklara saldıran başıboş köpekler ve çocukları hedef alan gayrı meşru yayınlar hakkında görüşlerini paylaştı. Dağılmış aile sendromunun kötü etkilerini ve yasal sorunları hatırlattı. Eğitim sisteminde düzeltilmesi gereken hususları belirtti.




USPUM Y.K.Ü. Dr. Ercan Özçelik @Rehber TV ‘de Anayasa’da Başörtüsü ve Aile düzenlemesini yorumladı

3 Kasım 2022’de Rehber TV’de Muhammed Hadi Aydemir’in sunduğu Medya Kritik programına katılan USPUM Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ercan Özçelik, Hükumet tarafından Anayasamızda yapılması planlanan Başörtüsü serbestliği ve Aile kurumunu güçlendirmek için eşcinsel evliliğini yasaklayan madde düzenlemesi hakkında yorumlarını paylaştı.




USPUM YKÜ Dr. Ercan Özçelik, #BaşıboşKöpekler için çözüm yolunu anlatıyor.




Yargı Paketlerinde Neler Olmalıydı?

Her ne kadar, 9. yargı paketi de Meclise sunulmuş olsa da halen Milletin önemli sorun ve beklentilerinden çok uzak kalındığını görüyoruz! Mesela 9. yargı paketi içinde icra-iflas, para cezalarında güncelleme, avukatlık, adli atama, mahkeme görevleri, temyiz,  bazılarına özel maaş zammı, hacizden satış, evlilikte kadının soyadı gibi konular işlenmiş ve en kötü yanı da kişiye ve din, iman gibi değerlere hakaret suçları hapis soruşturmasından çıkarılıp, ön ödeme ile tarifeye bağlanmak istenmiştir. Hakaret davalarını geçim kaynağı yapan birkaç uyanıkla baş edemeyince, bütün Milletin şahsiyetine ve değerlerine hakareti tarifeye bağlamaya kalkıyorlar! Tabii ki kamu görevlileri ve kanunla korunanlar hariç!

Bizler aman meclis kapanmasın, sayın Vekiller yine tatile hemen çıkmasın, toplumsal beklentilerin mümkün olan her kısmı acilen karşılansın, Sayın CB R.T. ERDOĞAN’da sandıktan Milletin mesajını aldık dediği sorunlar giderilsin diyorduk! Ne yazık ki koskoca paketten yine rutin işler, birilerine kıyak zamlar ve maalesef hakaret edenler için resmi tarife çıktı!

Halbuki yargı paketi denilince milyonlarca insanımızın kalbinin titrediği, çaresizlikle beklediği o kadar önemli sorunlarımız var ki! Hepsini bu yazıda sıralamam mümkün değil ama, önemli başlıkları kısaca hatırlatmış olayım.

Yargı Paketlerinde Mutlaka Olması Gerekenler:

1- Süresiz nafaka zulmüne ve hapis cezasına son verilmesi! TMK 175. maddenin düzeltilmesi, bu ayıbın ve aile üzerindeki kara gölgenin kaldırılması lazımdı. Bizzat Sayın CB R.T. ERDOĞAN 2018 yılında seçim sonrası ilk 100 işgünü içinde çözüleceği sözünü vermişti! Mağdur olan milyonlar haklı olarak soruyor, ne oldu bizim iş? Neden halen gereğini yapmıyorsunuz?

2-İstanbul Sözleşmesinden çekildik ama onu referans alarak alınan aileyi ifsada sürükleyen bazı yasa ve uygulamalarda virgül kadar düzeltme yapmadık! Madem böyle olacaktı İstanbul sözleşmesinden neden çekildik? Aile kurumunun ve erkeklerin hayatı üzerinde ağır bir yük ve her an felaket yaşatacak böyle bir kanun varken, evlenmek ve aile düzeni kurmak mümkün müdür?

3-Çeke para ve hapis cezası uygulaması adaletsiz ve ölçüsüz bir yıkıma neden oluyor. Broşür gibi bol ve kontrolsüz çek dağıtan bankaların ciddi bir sorumluluğu aranmazken, adli ve ticari sicili temiz geçmişine rağmen, pandemi ve papaz düellosu gibi mücbir nedenlerden dolayı ödeme güçlüğüne düşen, namuslu tacir ve esnafın, çiftçinin, çekleri yazılınca yapılan muamele, gavurdan düşmana reva görülmez cinsindendir! Düşene el vermek yerine böğrüne tekme atıp hapse tıkmak, işini ve ailesini sosyo-ekonomik idama mahkum etmektir! Yargı paketinde en başlarda bu da olmalıydı!

4-Tarafı olduğumuz  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolünde “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz” hükmünü kabul etmişiz!. Öyleyse, nafaka ve çek borçlularını bir şekilde hapse tıkmayı sağlayacak zorlama tevilleri kullanmaktan neden vazgeçmiyoruz? Hukuk ve adalet bu kadar esnek midir? Yargı paketine bu garabeti kaldıracak hükümler de eklenmeliydi!

5-Trafikte veya park halinde alkolle ilgili işlem gören sürücülere yapılan zulüm arş-ı alaya ulaşmıştır! Çünkü sadece sürücüleri değil, onlarla beraber ailelerini de çok ağır ceza ve hak mahrumiyetine uğratıyoruz! Alkol kabahatine karşı verilen süre cezası çok yüksek, promil ölçülerine göre cezalar dengesiz, özel ve iş hayatı ayrımı yapılmadan kesilen mutlak cezalar çok ağır, ve hepsine tüy diken zorunlu, pahalı ama ulaşılamaz SÜDGE kurslarının eziyeti de katlanılır gibi değildir! O zaman sormak gerekir; oynanan şans oyunları kumar değil mi? Bu oyunlardan alınan vergilerin düşürülmesi daha çok oynanması için mi? 2000’li yıllarda 1-2’yi geçmeyen bu oyunlar şimdi neden 20’nin üzerinde? Ya da bu oyunlar neden serbest bırakılarak bir nesil yok edilir? Bu bir yönlendirme ve teşvik değil midir? Bu çirkinliklere göz yumup, benzer kötülüklere erişimi bu kadar kolaylar gibi rahat davranılırken, sadece alkol alanların günah keçisi yapılarak adeta hayattan koparılmaları, makul ve masum bir hal değildir! Ölümlü kazalar hariç, kapsamlı bir ehliyet affı ve millete bela edilen SÜDGE zulmüne acilen son verilmesi lazımdı!

6-31 Temmuz Covid infaz yasası olarak bilinen, 5275 sayılı kanun geçici 10. Maddesi ile hayata geçen infaz düzenlemesiyle, aynı tarihte ve aynı suçu işleyen iki farklı kişiden birisinin dosyasının olağan seyrinde kapanması, diğerinin adli süreçte takılıp uzaması nedeniyle, istemsiz oluşan farkın ağır bir faturaya dönerek mahkuma kesilmesi garabetine son verilmeliydi! Adaletin terazisi hem yargı esnasında, hem de infazda gözetilmelidir. Bu zulmü kaldıracak düzenleme de pakette yer almalıydı!

7-Benim de sonradan öğrendiğim 4/4 veya tekerrür-mükerrir mağduriyeti var. Her hangi bir suçtan dolayı alınan ceza nedeniyle, HAGB (hükmün açıklanmasının geriye bırakılması) veya denetimli serbestlik kapsamında iken, aynı suçun tekrarı halinde, infaz yasasında öngörülen cezanın 4/3 yerine 4/4 yani tam oranlı hapisle uygulanması makul ve caydırıcı bir etken olarak düşünülebilir. Ancak bizdeki uygulama, birbiriyle alakasız suçlar ve istenmeden karışılan trafik kazası gibi olaylar nedeniyle de aynı katı hükmü işlettiği için, mahkumlara çok ağır ve haksız gelen bir infaza dönüşüyor. Normalde 4/3 oranla infaz edilen ve zamanı geldiğinde açık ve denetimli serbestlik alanlarına geçebilen mahkumlar, bu çok ağır hüküm nedeniyle bütün cezalarını kapalıda çekmek zorunda kalıyorlar! Mahkumdur yatsın diyemeyiz! Terör suçlusu bir mahkum rahatça 4/3 haklarından faydalanabilirken, mesela hırsızlık ve trafik kazası bileşimi yüzünden 4/4’e dönüşen bir mahkum tüm süresini kapalıda ağır şartlarda geçirmek zorunda kalıyor. Bu farkın kötülüğünü de en çok mahkum aileleri ve çocukları yaşıyorlar. Yargı paketinde bu garabete son da olmalıydı!

8-Kapasitelerinin çok üzerinde seyreden sayılarda mahkumların tutulduğu cezaevlerinde hem düzeni sağlamak, hem de mahkuma karşı yaptırım sopası gibi kullanılmak üzere fiili uygulamalar yapan Disiplin Kurullarının, zaman zaman haksız ve keyfi seyreden kararlarına karşı mahkumların etkili bir savunma mekanizmaları bulunmuyor. Disiplin cezaları nedeniyle, normal mahkumların yararlandığı açık ve denetimli gibi aşamalardan mahrum kalınıyor. Aylardır yükselen disiplin affı çağrısına kulak verilmeli, bu konuda yapıcı bir adım atılmalıydı!

9-Babaları veya anneleri cezaevinde olan 380 bin kadar mahkum çocuğu olduğu söyleniyor. Bu çocukların doğal olarak yaşadıkları eziklik ve dışlanmanın yanı sıra, kapalı cezaevlerinde mutlaka hafta içi ve mesai saatlerinde yaptırılan mahkum ziyaretleri nedeniyle; hem derslerinden kopuyorlar, hem psikolojileri alt üst oluyor, hem de istemsiz devamsızlık yüzünden sınıfta kalma korkusu yaşıyorlar! Yargı paketi içinde, örgün öğretime devam eden mahkum çocukları için kapalı cezaevlerinde de hafta sonu ziyaret imkanı sağlanmalıydı! Anne babalarını ıslah etmeye çalışırken evlatlarını da mı kaybedelim efendiler?

10-Bazen belgesellerde izlemişsinizdir; anne kuş veya hayvanlar yavruları arasından zayıf veya hasta gördüklerini bilerek aç bırakır veya öldürüp yerler. Diğerlerini yaşatmak ve israftan kaçınmak için. Bizim Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız da aynen böyle yapıyor! Bir mahkumun dışarıda birden fazla çocuğu olsa da içlerinden sadece birisini seçerek maddi destek (şu anda 5.000 TL civarında olduğunu öğrendim) veriyor, diğerlerini yok sayıyor! Hem okullarının ihmal edilmesine göz yumarak, hem de maddi desteği sadece birisine vererek, bizzat devletin kendisi bu çocukları suça itilen çocuklar kategorisine zorlamış olmuyor mu? Böyle huzursuz, güvensiz ve sağlıksız yetişen çocuklar ileride topluma faydalı ve uyumlu bireylere dönüşebilir mi? Kendi elimizle topluma dert kaynakları üretmeye devam etmeyelim artık!

Sonuç olarak;

Yargı ve af denilince, öğrenci affı gibi alakasız ama kelime benzerliği olan veya doğrudan yargıyla ilgili çok sayıda sorun ve beklentiler de var elbette. Örnek verdiğim bu 10 maddenin, kişilere ve dini değerlere hakareti tarifeye bağlama telaşından daha önemsiz ve gereksiz olduğunu kim söyleyebilir? Meclisimize ve Vekillerimize yakışan; Milletin sesini duymak, feraset ve dirayetle sorunlarına acil çözüm bulmaktır! Çok geç olmadan, daha fazla mağduriyet yaşanmadan, yeni seçim hezimetlerine yol açmadan, duyurmak ve hatırlatmak da acizane emeğimiz olsun…




Karşılıksız Çeke Ceza Varsa, Karşılıksız Vaatlere de Olmalı!

Çek dediğimiz belge aslında bir senet değil, ödeme günü ve zamanı belli olan karşılığı ayrılmış bir bedeldir. Ticaret içinde Türkiye özelinde adeta tek vadeli bir senet gibi kullanılması fiili bir durumdur. Hatır çeki vb. tanımlar ile maddi rehin şeklinde kullanımı da söz konusudur. Ülkemizde pandemi ve hiperenflasyon döneminde piyasa altüst olurken çek alışverişleri de patladı. Özellikle esnaf, tüccar ve sanayiciler arasında tahsil edilemeyen alacak çeklerinden dolayı, ödenemeyen borç çeklerinin yazılması ve icra ile cebren ödenmesi süreçleri başlatıldı.

Piyasanın meşru ve sağlıklı bir zeminde işlemesini sağlamakla görevli Devlet aygıtımız, çek tahsilinde mafyadan beter bir yol izliyor! Borçluya 1500 güne varan adli para cezası kesiyor ve bu rakamı tahsil ettiğinde alacaklıya ödemeyip kendine gelir yazıyor. Zaten borçlu ve darda olan esnaf bu cezayı da ödeyemezse 1 yıldan 3 yıla kadar doğrudan hapis cezasına çevriliyor. Her hangi bir şekilde kamu yararına çalıştırmaya falan da çevrilmiyor! Şu anda binlerce esnafın işleri altüst olduğu için dönen çekleri yüzünden hapiste çürüdüğünü biliyoruz! Düşene destek olma, fırsat verme yerine, böğrüne tekme atmanın resmi uygulaması bu şekildedir!

Vatandaşın karşılıksız çıkan çeklerine bu kadar keskin ve ağır cezalar uygulayan kamunun, aynı duyarlılığı yetkili makamlarda bulunan temsilcilerine de göstermesini İSTİYORUZ!

Türkiye’de Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, Bakanların, Valilerin, Belediye Başkanlarının kamuya özellikle seçim öncesinde ilan ettikleri her bir vaat ve sözlerinin hemen arkasından resmi bir makam tarafından vadeleri ile birlikte tescil edilerek kayıt altına alınması, vadesi gelen vaatlerin yapılmadığı takdirde makamına ve tutulmayan vaadin boyutuna göre, maddi para cezasından görevden uzaklaştırmaya kadar değişen ölçeklerde cezanın, re’sen açılacak idari mahkeme davalarında, CB ve Bakanlar için Anayasa Mahkemesinde ivedilikle karara bağlanması gereklidir!

İktidar veya muhalif Belediye Başkanlarının yerel seçimlerden önce ne vaatlerde bulunduğunu hepimiz gördük! Şimdilerde sanki hepsi hafıza kaybı yaşıyor mübareklerin! Emeklilere yapılacak yardımlardan başıboş köpeklerle mücadeleye kadar birçok konuda derin bir sessizlik içindeler! Bu aymazlıkları yanlarına kar kalmamalı ve vatandaşı aldatmalarının cezası için 5 yıl daha seçim sandığını beklemek zorunda kalmamalıyız!

Sayın Cumhurbaşkanımız da maalesef tutulmayan vaatler konusunda rekora gidiyor! Etrafında pervane olan yağdanlıkçı kesimin kör, sağır ve dilsiz kalmasının dışında, haber ve tepki kanallarını da önlediklerini görüyoruz! Bu karatmalar da nihayet seçim dönemlerinde giderek ağırlaşan tepkilere yol açıyor. O yüzden son genel seçimler ramak kala kazanıldı, o yüzden yerel seçimler büyük bir hezimetle ağır yenilgiye dönüştü!

Ak Parti hükumetlerinin başıboş köpekler, süresiz nafaka, aile mevzuatı, üniversite denklik sorunu, SGK mağduru çalışanlar, esnaf, 3600 ek gösterge alamayan memurlar, seyyanen zam oyunuyla kandırılan ve maaşına el konulan emekli memurlar, kamu taşeronları, belediye şirket işçileri, yardımcı hizmetler sınıfı gibi çok çeşitli alanlarda haklılığını ve mağduriyetini defalarca tescil ettiği, çözümü için kesin vaatlerde bulunduğu, Sayın Cumhurbaşkanının bizzat kendisinden defalarca sadır olmuşken, karşılıksız çıkmaları yüzünden Vatandaşın hakkını savunacak ve hesap soracak bir yapı neden kurulmaz?

Siyasete ve kamu yönetimine kalitenin, tutarlılığının ve güvenin gelmesi için, makam sahipleri veya taliplileri de “Yapacağını söyle, söylediğini yap!” kuralına mutlaka uymalı, uymayanların hesabı sorulmalıdır!




Başıboş Köpekler İçin Kim, Ne Diyor?

Tarafı olduğumuz 2003 yılı AB Ev Hayvanlarını Koruma Sözleşmesi:
Madde-12 Sayılarının Azaltılması
Taraflardan biri, başıboş hayvan sayısının sorun yarattığını düşünürse, gereksiz ağrı, acı ve ızdırap çekmelerine sebep vermeyecek şekilde sayılarını azaltmak için uygun yasal ve/veya idari tedbirleri alacaktır.
AK Parti Hükumetlerinin 2004 Tarihli 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu:
Madde 6- Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır. Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulması sağlanır. Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.
CHP, Hayvan Dernekleri ve Gönüllüleri, Türk Veteriner Hekimler Birliği, Bir kısım ünlüler, Yem üreticileri, Yabancı ülke ajanları, Bazı Ak Parti Milletvekilleri:
Başıboş köpeklerin girip yaşayabileceği her yer doğal yaşam alanlarıdır! Dokunamazsınız, kovamazsınız, barınak veya özel yaşam alanlarına toplayamazsınız! Okul, hastane, park, orman, AVM, meralar, plajlar dahil onların da sosyalleşme alanlarıdır! Çocuklarınızı eğitin, köpeklere saygı gösterin!
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan:
Sokaklarda başıboş köpek olmaz! Bütün başıboş köpekler toplanarak özel yaşam alanlarında; israf edilmeden, ülkemizin maddi koşulları dikkate alınarak, gıda artıkları değerlendirilerek, sağlıklı ve güvenli yaşayabilecekleri ortamlara alınmalı, sahiplendirilmeli veya burada hayvan gönüllülerinin desteği ile bakılmalıdır! Kaçak üretim ve ticaretleri, etkili denetim ve cezalar ile durdurulmalıdır.
Güvenli Sokaklar Derneği:
Güvenli ve sağlıklı şartlarda yaşamak anayasal hakkımızdır! Sıfır başıboş köpek politikası uygulanmalıdır! Toplanan köpekler hakkında alınacak tedbirleri Devletimiz daha iyi bilir! Biz başıboşluğa karşıyız!
Bazı İslam Alimleri, Gazeteciler, Anketlere katılan Vatandaşların büyük bir kısmı:
Başıboş köpekler apaçık birer terör unsuruna dönmüştür! Sahiplenenler dışında kalanların derhal itlaf edilerek acısız ve masrafsız bir şekilde sorun olmaktan çıkarılması gerekir! İnsanlara faydası olmayan köpeklerin büyük masraflar yapılarak ölene kadar yaşatılması, devasa bir israf ve dengesizliktir. Bu kaynağın insanlara faydalı hayvanların üretimine aktarılması lazımdır!
Hülasa;
Şu anda, başıboş köpekler hakkında öne sürülen görüşler özetle bunlardır. Hükumetin 20 yıldır görmezden geldiği bu sorun artık idare sınırlarını aşalı çok olmuştur! Bir ölüm, çok ölümdür! İnsanlarımızı öldüren, yaralayan, kaza yaptıran, hayvanlarını telef eden, 60 civarında zoonoz hastalığı bulaştıran, içme sularını kirleten, toprağını zehirleyen milyonlarca başıboş köpek için yapılması gereken yasal düzenleme çok gecikmiştir! Başıboş köpek mevzusu aynı zamanda, toplumsal cinsiyet eşitliği, nüfus kırımı ve cinsiyetsizleştirmeye uzanan bir fitne ve manevi saldırı unsurudur!
Çıkacağı söylenen ve içeriği henüz belirsiz olan kanun düzenlemesi üzerinden; gereksiz tartışmalara girmek ve köpek lobilerinin sabotajına yer açmak yerine, hiç oyalanmadan meclis gündemine alınarak, beklenen sağ duyulu ve etkili düzenlemelerin ivedilikle tamamlanarak uygulamaya geçilmesi sağlanmalıdır! Başıboş köpek meselesi yüzünden daha fazla can ve mal kaybına, dünya çapında rezil olmaya tahammül edilemez! Aile dostu politikaların yolu da başıboş köpekle mücadeleden geçer!