#2000lereKademe, 9 Eylül 1999 sonrası işe başlayanlara kademe gelmelidir. #emadder




Akit TV’de Başıboş Köpekler, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve Kamuda 35 Yaşa takılanları konuştuk




USPUM Yön. Kur. Üyesi Dr. Ercan Özçelik @Rehber TV’de Çocuk Hakları ve İhlallerini Yorumladı

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesi ile Rehber TV’de 21 Kasım 2022’de yayınlanan Medya Kritik programına katılan Dr. Ercan Özçelik; dünyada ve ülkemizde çocuk hakları mücadelesi, çocukların maruz kaldığı haksızlıklar ve sorunlar, mülteci çocukların sıkıntıları, çocuklara saldıran başıboş köpekler ve çocukları hedef alan gayrı meşru yayınlar hakkında görüşlerini paylaştı. Dağılmış aile sendromunun kötü etkilerini ve yasal sorunları hatırlattı. Eğitim sisteminde düzeltilmesi gereken hususları belirtti.




USPUM Y.K.Ü. Dr. Ercan Özçelik @Rehber TV ‘de Anayasa’da Başörtüsü ve Aile düzenlemesini yorumladı

3 Kasım 2022’de Rehber TV’de Muhammed Hadi Aydemir’in sunduğu Medya Kritik programına katılan USPUM Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ercan Özçelik, Hükumet tarafından Anayasamızda yapılması planlanan Başörtüsü serbestliği ve Aile kurumunu güçlendirmek için eşcinsel evliliğini yasaklayan madde düzenlemesi hakkında yorumlarını paylaştı.




USPUM YKÜ Dr. Ercan Özçelik, #BaşıboşKöpekler için çözüm yolunu anlatıyor.




Yargı Paketlerinde Neler Olmalıydı?

Her ne kadar, 9. yargı paketi de Meclise sunulmuş olsa da halen Milletin önemli sorun ve beklentilerinden çok uzak kalındığını görüyoruz! Mesela 9. yargı paketi içinde icra-iflas, para cezalarında güncelleme, avukatlık, adli atama, mahkeme görevleri, temyiz,  bazılarına özel maaş zammı, hacizden satış, evlilikte kadının soyadı gibi konular işlenmiş ve en kötü yanı da kişiye ve din, iman gibi değerlere hakaret suçları hapis soruşturmasından çıkarılıp, ön ödeme ile tarifeye bağlanmak istenmiştir. Hakaret davalarını geçim kaynağı yapan birkaç uyanıkla baş edemeyince, bütün Milletin şahsiyetine ve değerlerine hakareti tarifeye bağlamaya kalkıyorlar! Tabii ki kamu görevlileri ve kanunla korunanlar hariç!

Bizler aman meclis kapanmasın, sayın Vekiller yine tatile hemen çıkmasın, toplumsal beklentilerin mümkün olan her kısmı acilen karşılansın, Sayın CB R.T. ERDOĞAN’da sandıktan Milletin mesajını aldık dediği sorunlar giderilsin diyorduk! Ne yazık ki koskoca paketten yine rutin işler, birilerine kıyak zamlar ve maalesef hakaret edenler için resmi tarife çıktı!

Halbuki yargı paketi denilince milyonlarca insanımızın kalbinin titrediği, çaresizlikle beklediği o kadar önemli sorunlarımız var ki! Hepsini bu yazıda sıralamam mümkün değil ama, önemli başlıkları kısaca hatırlatmış olayım.

Yargı Paketlerinde Mutlaka Olması Gerekenler:

1- Süresiz nafaka zulmüne ve hapis cezasına son verilmesi! TMK 175. maddenin düzeltilmesi, bu ayıbın ve aile üzerindeki kara gölgenin kaldırılması lazımdı. Bizzat Sayın CB R.T. ERDOĞAN 2018 yılında seçim sonrası ilk 100 işgünü içinde çözüleceği sözünü vermişti! Mağdur olan milyonlar haklı olarak soruyor, ne oldu bizim iş? Neden halen gereğini yapmıyorsunuz?

2-İstanbul Sözleşmesinden çekildik ama onu referans alarak alınan aileyi ifsada sürükleyen bazı yasa ve uygulamalarda virgül kadar düzeltme yapmadık! Madem böyle olacaktı İstanbul sözleşmesinden neden çekildik? Aile kurumunun ve erkeklerin hayatı üzerinde ağır bir yük ve her an felaket yaşatacak böyle bir kanun varken, evlenmek ve aile düzeni kurmak mümkün müdür?

3-Çeke para ve hapis cezası uygulaması adaletsiz ve ölçüsüz bir yıkıma neden oluyor. Broşür gibi bol ve kontrolsüz çek dağıtan bankaların ciddi bir sorumluluğu aranmazken, adli ve ticari sicili temiz geçmişine rağmen, pandemi ve papaz düellosu gibi mücbir nedenlerden dolayı ödeme güçlüğüne düşen, namuslu tacir ve esnafın, çiftçinin, çekleri yazılınca yapılan muamele, gavurdan düşmana reva görülmez cinsindendir! Düşene el vermek yerine böğrüne tekme atıp hapse tıkmak, işini ve ailesini sosyo-ekonomik idama mahkum etmektir! Yargı paketinde en başlarda bu da olmalıydı!

4-Tarafı olduğumuz  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolünde “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz” hükmünü kabul etmişiz!. Öyleyse, nafaka ve çek borçlularını bir şekilde hapse tıkmayı sağlayacak zorlama tevilleri kullanmaktan neden vazgeçmiyoruz? Hukuk ve adalet bu kadar esnek midir? Yargı paketine bu garabeti kaldıracak hükümler de eklenmeliydi!

5-Trafikte veya park halinde alkolle ilgili işlem gören sürücülere yapılan zulüm arş-ı alaya ulaşmıştır! Çünkü sadece sürücüleri değil, onlarla beraber ailelerini de çok ağır ceza ve hak mahrumiyetine uğratıyoruz! Alkol kabahatine karşı verilen süre cezası çok yüksek, promil ölçülerine göre cezalar dengesiz, özel ve iş hayatı ayrımı yapılmadan kesilen mutlak cezalar çok ağır, ve hepsine tüy diken zorunlu, pahalı ama ulaşılamaz SÜDGE kurslarının eziyeti de katlanılır gibi değildir! O zaman sormak gerekir; oynanan şans oyunları kumar değil mi? Bu oyunlardan alınan vergilerin düşürülmesi daha çok oynanması için mi? 2000’li yıllarda 1-2’yi geçmeyen bu oyunlar şimdi neden 20’nin üzerinde? Ya da bu oyunlar neden serbest bırakılarak bir nesil yok edilir? Bu bir yönlendirme ve teşvik değil midir? Bu çirkinliklere göz yumup, benzer kötülüklere erişimi bu kadar kolaylar gibi rahat davranılırken, sadece alkol alanların günah keçisi yapılarak adeta hayattan koparılmaları, makul ve masum bir hal değildir! Ölümlü kazalar hariç, kapsamlı bir ehliyet affı ve millete bela edilen SÜDGE zulmüne acilen son verilmesi lazımdı!

6-31 Temmuz Covid infaz yasası olarak bilinen, 5275 sayılı kanun geçici 10. Maddesi ile hayata geçen infaz düzenlemesiyle, aynı tarihte ve aynı suçu işleyen iki farklı kişiden birisinin dosyasının olağan seyrinde kapanması, diğerinin adli süreçte takılıp uzaması nedeniyle, istemsiz oluşan farkın ağır bir faturaya dönerek mahkuma kesilmesi garabetine son verilmeliydi! Adaletin terazisi hem yargı esnasında, hem de infazda gözetilmelidir. Bu zulmü kaldıracak düzenleme de pakette yer almalıydı!

7-Benim de sonradan öğrendiğim 4/4 veya tekerrür-mükerrir mağduriyeti var. Her hangi bir suçtan dolayı alınan ceza nedeniyle, HAGB (hükmün açıklanmasının geriye bırakılması) veya denetimli serbestlik kapsamında iken, aynı suçun tekrarı halinde, infaz yasasında öngörülen cezanın 4/3 yerine 4/4 yani tam oranlı hapisle uygulanması makul ve caydırıcı bir etken olarak düşünülebilir. Ancak bizdeki uygulama, birbiriyle alakasız suçlar ve istenmeden karışılan trafik kazası gibi olaylar nedeniyle de aynı katı hükmü işlettiği için, mahkumlara çok ağır ve haksız gelen bir infaza dönüşüyor. Normalde 4/3 oranla infaz edilen ve zamanı geldiğinde açık ve denetimli serbestlik alanlarına geçebilen mahkumlar, bu çok ağır hüküm nedeniyle bütün cezalarını kapalıda çekmek zorunda kalıyorlar! Mahkumdur yatsın diyemeyiz! Terör suçlusu bir mahkum rahatça 4/3 haklarından faydalanabilirken, mesela hırsızlık ve trafik kazası bileşimi yüzünden 4/4’e dönüşen bir mahkum tüm süresini kapalıda ağır şartlarda geçirmek zorunda kalıyor. Bu farkın kötülüğünü de en çok mahkum aileleri ve çocukları yaşıyorlar. Yargı paketinde bu garabete son da olmalıydı!

8-Kapasitelerinin çok üzerinde seyreden sayılarda mahkumların tutulduğu cezaevlerinde hem düzeni sağlamak, hem de mahkuma karşı yaptırım sopası gibi kullanılmak üzere fiili uygulamalar yapan Disiplin Kurullarının, zaman zaman haksız ve keyfi seyreden kararlarına karşı mahkumların etkili bir savunma mekanizmaları bulunmuyor. Disiplin cezaları nedeniyle, normal mahkumların yararlandığı açık ve denetimli gibi aşamalardan mahrum kalınıyor. Aylardır yükselen disiplin affı çağrısına kulak verilmeli, bu konuda yapıcı bir adım atılmalıydı!

9-Babaları veya anneleri cezaevinde olan 380 bin kadar mahkum çocuğu olduğu söyleniyor. Bu çocukların doğal olarak yaşadıkları eziklik ve dışlanmanın yanı sıra, kapalı cezaevlerinde mutlaka hafta içi ve mesai saatlerinde yaptırılan mahkum ziyaretleri nedeniyle; hem derslerinden kopuyorlar, hem psikolojileri alt üst oluyor, hem de istemsiz devamsızlık yüzünden sınıfta kalma korkusu yaşıyorlar! Yargı paketi içinde, örgün öğretime devam eden mahkum çocukları için kapalı cezaevlerinde de hafta sonu ziyaret imkanı sağlanmalıydı! Anne babalarını ıslah etmeye çalışırken evlatlarını da mı kaybedelim efendiler?

10-Bazen belgesellerde izlemişsinizdir; anne kuş veya hayvanlar yavruları arasından zayıf veya hasta gördüklerini bilerek aç bırakır veya öldürüp yerler. Diğerlerini yaşatmak ve israftan kaçınmak için. Bizim Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız da aynen böyle yapıyor! Bir mahkumun dışarıda birden fazla çocuğu olsa da içlerinden sadece birisini seçerek maddi destek (şu anda 5.000 TL civarında olduğunu öğrendim) veriyor, diğerlerini yok sayıyor! Hem okullarının ihmal edilmesine göz yumarak, hem de maddi desteği sadece birisine vererek, bizzat devletin kendisi bu çocukları suça itilen çocuklar kategorisine zorlamış olmuyor mu? Böyle huzursuz, güvensiz ve sağlıksız yetişen çocuklar ileride topluma faydalı ve uyumlu bireylere dönüşebilir mi? Kendi elimizle topluma dert kaynakları üretmeye devam etmeyelim artık!

Sonuç olarak;

Yargı ve af denilince, öğrenci affı gibi alakasız ama kelime benzerliği olan veya doğrudan yargıyla ilgili çok sayıda sorun ve beklentiler de var elbette. Örnek verdiğim bu 10 maddenin, kişilere ve dini değerlere hakareti tarifeye bağlama telaşından daha önemsiz ve gereksiz olduğunu kim söyleyebilir? Meclisimize ve Vekillerimize yakışan; Milletin sesini duymak, feraset ve dirayetle sorunlarına acil çözüm bulmaktır! Çok geç olmadan, daha fazla mağduriyet yaşanmadan, yeni seçim hezimetlerine yol açmadan, duyurmak ve hatırlatmak da acizane emeğimiz olsun…




Karşılıksız Çeke Ceza Varsa, Karşılıksız Vaatlere de Olmalı!

Çek dediğimiz belge aslında bir senet değil, ödeme günü ve zamanı belli olan karşılığı ayrılmış bir bedeldir. Ticaret içinde Türkiye özelinde adeta tek vadeli bir senet gibi kullanılması fiili bir durumdur. Hatır çeki vb. tanımlar ile maddi rehin şeklinde kullanımı da söz konusudur. Ülkemizde pandemi ve hiperenflasyon döneminde piyasa altüst olurken çek alışverişleri de patladı. Özellikle esnaf, tüccar ve sanayiciler arasında tahsil edilemeyen alacak çeklerinden dolayı, ödenemeyen borç çeklerinin yazılması ve icra ile cebren ödenmesi süreçleri başlatıldı.

Piyasanın meşru ve sağlıklı bir zeminde işlemesini sağlamakla görevli Devlet aygıtımız, çek tahsilinde mafyadan beter bir yol izliyor! Borçluya 1500 güne varan adli para cezası kesiyor ve bu rakamı tahsil ettiğinde alacaklıya ödemeyip kendine gelir yazıyor. Zaten borçlu ve darda olan esnaf bu cezayı da ödeyemezse 1 yıldan 3 yıla kadar doğrudan hapis cezasına çevriliyor. Her hangi bir şekilde kamu yararına çalıştırmaya falan da çevrilmiyor! Şu anda binlerce esnafın işleri altüst olduğu için dönen çekleri yüzünden hapiste çürüdüğünü biliyoruz! Düşene destek olma, fırsat verme yerine, böğrüne tekme atmanın resmi uygulaması bu şekildedir!

Vatandaşın karşılıksız çıkan çeklerine bu kadar keskin ve ağır cezalar uygulayan kamunun, aynı duyarlılığı yetkili makamlarda bulunan temsilcilerine de göstermesini İSTİYORUZ!

Türkiye’de Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, Bakanların, Valilerin, Belediye Başkanlarının kamuya özellikle seçim öncesinde ilan ettikleri her bir vaat ve sözlerinin hemen arkasından resmi bir makam tarafından vadeleri ile birlikte tescil edilerek kayıt altına alınması, vadesi gelen vaatlerin yapılmadığı takdirde makamına ve tutulmayan vaadin boyutuna göre, maddi para cezasından görevden uzaklaştırmaya kadar değişen ölçeklerde cezanın, re’sen açılacak idari mahkeme davalarında, CB ve Bakanlar için Anayasa Mahkemesinde ivedilikle karara bağlanması gereklidir!

İktidar veya muhalif Belediye Başkanlarının yerel seçimlerden önce ne vaatlerde bulunduğunu hepimiz gördük! Şimdilerde sanki hepsi hafıza kaybı yaşıyor mübareklerin! Emeklilere yapılacak yardımlardan başıboş köpeklerle mücadeleye kadar birçok konuda derin bir sessizlik içindeler! Bu aymazlıkları yanlarına kar kalmamalı ve vatandaşı aldatmalarının cezası için 5 yıl daha seçim sandığını beklemek zorunda kalmamalıyız!

Sayın Cumhurbaşkanımız da maalesef tutulmayan vaatler konusunda rekora gidiyor! Etrafında pervane olan yağdanlıkçı kesimin kör, sağır ve dilsiz kalmasının dışında, haber ve tepki kanallarını da önlediklerini görüyoruz! Bu karatmalar da nihayet seçim dönemlerinde giderek ağırlaşan tepkilere yol açıyor. O yüzden son genel seçimler ramak kala kazanıldı, o yüzden yerel seçimler büyük bir hezimetle ağır yenilgiye dönüştü!

Ak Parti hükumetlerinin başıboş köpekler, süresiz nafaka, aile mevzuatı, üniversite denklik sorunu, SGK mağduru çalışanlar, esnaf, 3600 ek gösterge alamayan memurlar, seyyanen zam oyunuyla kandırılan ve maaşına el konulan emekli memurlar, kamu taşeronları, belediye şirket işçileri, yardımcı hizmetler sınıfı gibi çok çeşitli alanlarda haklılığını ve mağduriyetini defalarca tescil ettiği, çözümü için kesin vaatlerde bulunduğu, Sayın Cumhurbaşkanının bizzat kendisinden defalarca sadır olmuşken, karşılıksız çıkmaları yüzünden Vatandaşın hakkını savunacak ve hesap soracak bir yapı neden kurulmaz?

Siyasete ve kamu yönetimine kalitenin, tutarlılığının ve güvenin gelmesi için, makam sahipleri veya taliplileri de “Yapacağını söyle, söylediğini yap!” kuralına mutlaka uymalı, uymayanların hesabı sorulmalıdır!




Başıboş Köpekler İçin Kim, Ne Diyor?

Tarafı olduğumuz 2003 yılı AB Ev Hayvanlarını Koruma Sözleşmesi:
Madde-12 Sayılarının Azaltılması
Taraflardan biri, başıboş hayvan sayısının sorun yarattığını düşünürse, gereksiz ağrı, acı ve ızdırap çekmelerine sebep vermeyecek şekilde sayılarını azaltmak için uygun yasal ve/veya idari tedbirleri alacaktır.
AK Parti Hükumetlerinin 2004 Tarihli 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu:
Madde 6- Sahipsiz ya da güçten düşmüş hayvanların, 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır. Sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulması sağlanır. Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.
CHP, Hayvan Dernekleri ve Gönüllüleri, Türk Veteriner Hekimler Birliği, Bir kısım ünlüler, Yem üreticileri, Yabancı ülke ajanları, Bazı Ak Parti Milletvekilleri:
Başıboş köpeklerin girip yaşayabileceği her yer doğal yaşam alanlarıdır! Dokunamazsınız, kovamazsınız, barınak veya özel yaşam alanlarına toplayamazsınız! Okul, hastane, park, orman, AVM, meralar, plajlar dahil onların da sosyalleşme alanlarıdır! Çocuklarınızı eğitin, köpeklere saygı gösterin!
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan:
Sokaklarda başıboş köpek olmaz! Bütün başıboş köpekler toplanarak özel yaşam alanlarında; israf edilmeden, ülkemizin maddi koşulları dikkate alınarak, gıda artıkları değerlendirilerek, sağlıklı ve güvenli yaşayabilecekleri ortamlara alınmalı, sahiplendirilmeli veya burada hayvan gönüllülerinin desteği ile bakılmalıdır! Kaçak üretim ve ticaretleri, etkili denetim ve cezalar ile durdurulmalıdır.
Güvenli Sokaklar Derneği:
Güvenli ve sağlıklı şartlarda yaşamak anayasal hakkımızdır! Sıfır başıboş köpek politikası uygulanmalıdır! Toplanan köpekler hakkında alınacak tedbirleri Devletimiz daha iyi bilir! Biz başıboşluğa karşıyız!
Bazı İslam Alimleri, Gazeteciler, Anketlere katılan Vatandaşların büyük bir kısmı:
Başıboş köpekler apaçık birer terör unsuruna dönmüştür! Sahiplenenler dışında kalanların derhal itlaf edilerek acısız ve masrafsız bir şekilde sorun olmaktan çıkarılması gerekir! İnsanlara faydası olmayan köpeklerin büyük masraflar yapılarak ölene kadar yaşatılması, devasa bir israf ve dengesizliktir. Bu kaynağın insanlara faydalı hayvanların üretimine aktarılması lazımdır!
Hülasa;
Şu anda, başıboş köpekler hakkında öne sürülen görüşler özetle bunlardır. Hükumetin 20 yıldır görmezden geldiği bu sorun artık idare sınırlarını aşalı çok olmuştur! Bir ölüm, çok ölümdür! İnsanlarımızı öldüren, yaralayan, kaza yaptıran, hayvanlarını telef eden, 60 civarında zoonoz hastalığı bulaştıran, içme sularını kirleten, toprağını zehirleyen milyonlarca başıboş köpek için yapılması gereken yasal düzenleme çok gecikmiştir! Başıboş köpek mevzusu aynı zamanda, toplumsal cinsiyet eşitliği, nüfus kırımı ve cinsiyetsizleştirmeye uzanan bir fitne ve manevi saldırı unsurudur!
Çıkacağı söylenen ve içeriği henüz belirsiz olan kanun düzenlemesi üzerinden; gereksiz tartışmalara girmek ve köpek lobilerinin sabotajına yer açmak yerine, hiç oyalanmadan meclis gündemine alınarak, beklenen sağ duyulu ve etkili düzenlemelerin ivedilikle tamamlanarak uygulamaya geçilmesi sağlanmalıdır! Başıboş köpek meselesi yüzünden daha fazla can ve mal kaybına, dünya çapında rezil olmaya tahammül edilemez! Aile dostu politikaların yolu da başıboş köpekle mücadeleden geçer!



Seçim Hezimetinden Kim Sorumlu?

      31 Mart yerel seçimleri CHP ve Yeniden Refah Partisi için görkemli bir zafer, AK Partinin başını çektiği Cumhur ittifakı için bağıra bağıra gelen bir hezimet tablosu çizmiştir. DEM Parti ise Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde rakiplerinin anlaşmazlığından da sıyrılarak yaygın hakimiyet kurmayı başarmıştır.

      Sayın CB Recep Tayyip Erdoğan’ın, ustalık ve anayasal jübile döneminde, CHP karşısında böylesine ağır bir yenilgiye maruz kalması elbette hoş bir durum değil. Şimdilerde, iktidar yanlısı herkes bu hezimete bir kılıf bulmaya, ısrarla Sayın Erdoğan’a dokunmadan günah keçilerini linç meydanlarına sürmeye çalışıyor.

      Artık, Allah için hakkı ve doğruları söylemek şart olmuştur! Bu hezimetin birinci derecede sorumlusu, baş aktörü ve tetikleyicisi, bizzat Sayın Erdoğan’dır! Türkiye’nin iyiliği için, Sayın Erdoğan çok iyi ama etrafındakiler kötü ve beceriksiz söylemlerinden artık sıyrılmak gerekir!

Sayın CB, bağıra bağıra gelen ve tüm uyarılara rağmen önlenmeyen bu seçim hezimetinin baş sorumlusudur! Çünkü:

  • Şahsi söz ve vaatlerinin güvenirliği son derece azaldı! Son yıllarda halka verdiği sözlerin büyük bir kısmı hiç yapılmadı veya oldukça eksik ve sıkıntılı gerçekleşerek hüsrana döndü! Süresiz nafakadan, başıboş köpeklerin toplanmasına, memur emeklilerinin maaş zamlarına, Bağ-Kur prim eşitlemesine, 2019’da işten atılan belediye personelinin işe iadesine, toplumsal beklentilerden, ehliyet affına kadar çok sayıda verdiği sözler ya hiç tutulmadı veya sorunları artarak devam etti. Mesela, 2018 yılında ilk 100 gün içinde çözme sözü verdiği süresiz nafaka belası için, aradan geçen yaklaşık 6 yıla rağmen hiçbir düzenleme yaptırmadı! Bizzat atadığı Bakanların bu konuda çelişen açıklamalarına da sessiz kaldı.
  • AK Partiyi ve Meclisi, feminist ideolojinin temsilcilerine adeta teslim etti! Aile, erkek ve din düşmanı yasaların peşpeşe çıkmasına, imzasını nihayet çektiği İstanbul Sözleşmesinin zehirli atıklarının 6284, TMK ve TCK yasalarında kalmasına, toplumsal cinsiyet eşitliğinin müfredatı işgal etmesine seyirci kaldı ve destekledi. Feministlerin, “Ak Parti en büyük kadın hareketidir” ve “kadın örgütleri devlet aygıtından daha güçlüdür” gibi hezeyanlarına karşı çıkmadı, tam tersine doğrulayan tavırlarda bulundu.
  • Aile Bakanı olarak bekar ve çocuksuz, feminist bir STK yöneticisi ve aile parçalama uzmanlık dalları da bulunan avukat mesleğinden bir hanımı, uzun süre Aile Bakanı olarak bütün tepkilere rağmen atadı. Aile bakanlığının feministlerin resmi örgütü gibi yapılanmasına izin verdi. Bakanlık teşkilatında erkekler ile ilgili daire başkanlığı düzeyinde bir birim bile kurdurmadı!
  • Milletin başına bela olan feminist aile düşmanı yasaların ve 5199 sayılı başıboş köpek terörüne yol açan yasanın, hem hazırlayıcısı hem de yılmaz savunucusu bir hanımın, bütün protestolara rağmen tekrar vekil yapılmasını ve Mecliste en üst görevlere getirilmesini sağladı. Hakeza, başıboş köpek olmaz diyen kişi ve kurumlara hakaret ve iftiralar ile suçlayarak engelleyen bir hanımı da yine ısrarla Vekil olarak görevlendirdi.
  • 2004 yılında Başbakan iken yasalaştırdığı ve gerekçesinde sahte Unesco Bildirgesine atıf yapıldığının fark edilmediği 5199 sayılı kanunun çarpık uygulamaları yüzünden, feci şekilde vefat eden yüzlerce insanımıza, binlerce trafik kazasına, her yıl 250 bin civarında kuduz şüpheli saldırıya rağmen; gereken düzeltmeleri yaptırmadı! Bir avuç feminist ve köpek istismarcısı çığırtkanın, başıboşluktan doğan büyük rant lobisinin etkisinde kalarak; 5199’un 2021 güncellemesinde daha da sorunlu hale getirilmesine izin verdi. Yaşanan trajedilerden sonra defaatle belediyelere başıboş köpekleri toplama talimatı vermesine rağmen, bir türlü uygulatamayarak makamında zafiyet izlenimi verdi!
  • Katil İsrail ordusunun yaptığı katliam ve açlıktan ölüme götüren izolasyonu gidermek için, sıradan vatandaşlar gibi kınamaktan öteye giden bir eylemde bulunmadı! Halkın kendi çapında yaptığı boykotlara resmi kurumları da katarak destek vermedi! Devlet kurumlarının, halkın tersine siyonist destekçilerine sponsorluk ve tedarik gibi ilişkilerine engel olmadı. Ticaretin ve lojistiğin kesilmesi çağrılarına “ama onlar özel şirketler” benzeri inandırıcı gelmeyen, ABD gibi ülkelerin yaptırımlarına benzemeyen söylemlerde bulundu. Askeri tedbirlerden önce yapılacak çok sayıda resmi adımları atmadı! Ümmetin nezdinde zayıf, etkisiz ve hatta siyonizm ile işbirlikçi gibi algılanan bir profil çizdi. Hristiyan çoğunluklu Güney Afrika kadar inisiyatif kullanmadı! Refah kapısının yardıma açılmasını sağlayamadı!
  • Ayasofya Camisini ibadete açarak Milletimize kazandırdığı büyük sevince sonradan ağır bir gölge düşürdü! Caminin üst katını kilise formatında müze olarak ziyarete açtırdı. Sapık FETÖ grubunun dinler arası diyalog safsatalarına benzer görüntülerin oluşmasına izin verdi.
  • Mağdurların 24 yıllık EYT mücadelesi sonunda, geriye yönelik hakların yasal gaspını kaldıran düzenlemeyi 2023 yılında nihayet çıkardı. Ama 99 öncesi kısmi emeklilik ve 5000 prim gün haklarını yasaya ekletmedi. İtirazları dikkate almadı. Bizzat atadığı Çalışma Bakanı ve Grup Başkan Vekillerinin, halkı yanlış yönlendirerek ayrıca ağır borç altına sokmasına engel olmadı.
  • EYT düzenlemesi yapılınca; haklı talepleri ve mağduriyetleri olan Çırak ve Stajyerler, Bağ-Kur tescil sorunluları vb. için Çalışma Bakanının rahatsız edici, alaycı beyanlarda bulunmasına izin verdi. 9 Eylül 1999 sonrası işe başlayanların felaket piyangosu çekmiş gibi, 17-20 yıl eklenen emeklilik yaşı sorununa makul kademe düzenlemesi getirtmedi. SGK’nın keyfi olarak kadınlar arasında doğum borçlanması, erkekler arasında memur ve astsubaylar için askerlik ve sivil eğitim borçlanması gibi garabetler çıkarmasına önlem aldırmadı.
  • Seçimlerden hemen önce EYT düzenlemesinden pişmanlığını beyan ederek, EYT ilintili diğer mağdurlara tamamen dışlanmış ve gelecekte çözümsüz kalacakmış gibi ağır üzüntü yaşattı. Mitinglerde mağdur grupları azarladı, tartaklanmalarına yol açtı.
  • Vergi affı yapılan holdingleri, altın madencilerini, fahiş tutarlı ve pandemi yasaklarında dahi garanti ödemeli yap-işletleri, kur korumalı mevduatlardan hazineyi sömüren faizcileri, kar patlamaları yaşayan banka gibi sermaye odaklarını görmezden gelerek; maaşları zaten sadakaya düşürülmüş emeklileri en büyük bütçe sorunu gibi gösterdi!
  • Cumhuriyet tarihinde ilk defa kanuna karşı hile yapılarak, seyyanen zam aldatmacası ile memur emeklilerinden maaş zamlarının kaçırılmasını, emekli memurların sefalete terk edilmesini sağladı!
  • 2008 yılında yasalaştırdığı 5510 sayılı düzenleme ile emekli aylık bağlama oranlarının anormal şekilde düşürülmesine yol açtı ve daha sonra bu haksızlığı düzeltmek yerine, küçük seyyanen zam ilaveleri ile bu zulmü gizlemeye çalıştı.
  • Meclisteki sayısal baskınlığını kullanarak, yasamanın toplumsal beklentileri gündeme almasını önledi. Muhalefetin ve kendi cephesinde olan Yeniden Refah Partisinin kanun tekliflerini genel kurulda görüştürmedi! Grubu ve ortağı MHP ile meclisin her fırsatta tatil yaparak fiilen işlevsiz kalmasını sağladı.
  • 2023 yılı sonunda kendini mağdur hisseden bütün halk kesimlerinin gönlünün en geç yılbaşında alınacağı teminatını açıkça verdiği halde fiilen mecliste ve kabinesinde bir şey yaptırmadı!
  • Yargı sisteminde birbiriyle çelişen veya keyfi kararlarla oluşan hukuksuzluğa karşı meşru kontrol ve iyileştirme sistemlerini kurdurmadı.
  • CB Politika Kurullarının sadece birilerine koltuk ve maaş vermekten ibaret, adeta işlevsiz taltif makamlarına dönüşmesine izin verdi. Bakanlıkların icraat ve planlamayı keyfi şekilde üstlenmesine, kaynak kullanımında sürekli hata ve israf yapmalarına yol açtı.
  • Bizzat kendisinin ifade ettiği, kadrolu memurlarda aile birliği, mülakatsız atama vb. sözlerin kendi Bakanları tarafından boşa çıkarılmasına izin verdi. Sözlerinin takipçisi ve garantörü olamadı.
  • AFAD’ın İçişleri Bakanlığına bağlanarak zayıf kalması, Çevre ve Şehirciliğin aynı çatı altına alınarak çevre katliamına yol verilmesi, Tarım ve Orman Bakanlığının da benzer şekilde ormanların aleyhine kurgulanması gibi sistematik ve hiyerarşik yanlışlara imza attı.

 

       Buraya kadarki kısımları okuyanların, “Ercan bey bu konu da vardı, neden yazmadın?” diyebileceği kadar çok ve çeşitli yanlışlara imza attı Sayın Erdoğan. Seçimlerden hemen önce meclisi yine bir ay tatile çıkarması, toplumsal beklentileri yok sayması, staj ve çıraklık mağdurlarını Konya mitinginde azarlayıp gözaltına alınmalarına yol açması, emeklilikte adalet isteyenlere de benzer sert tedbirler aldırması, emeklileri ve özellikle EYT’li yeni emeklileri diğer talep sahiplerine karşı mazeret ve suçlu gibi sunması, EYT’den pişmanlığını ifade etmesi, halkın gönlünden ve umudundan kopuşuna yol açan son eylemleri oldu.

      Sayın Erdoğan’ın, halkın sorunlarına kişisel ilgisizliği ve haklı talepleri sürekli öteleme politikası yetmezmiş gibi, çevresine kümelenen danışman, gazeteci, yorumcu, sosyal medya ünlüsü vb. çok sayıda kişinin; hem halkın mağdur kesimlerine hem de Yeniden Refah Partisi gibi bağımsız politika üretmeye çalışan rakiplerine olan seviyesiz ve ağır saldırıları, yaşanan kopuşu daha da derinleştirdi. 31 Mart seçim hezimeti Cumhur İttifakı açısından davul çala çala geldi!

    Diyebilirsiniz ki, sadece Sayın Erdoğan nasıl sorumlu olabilir? Bütün yanlışları ona yazamazsın, çevresindekilerin hiç mi suçu yok? Elbette var ama, hepsini atayan, her konuda talimat veren, yasama ve yürütme gücünü şahsında mündemiç eden bizzat kendisidir! Milletvekili adayları halkın ve teşkilatın talebine göre seçilseydi Vedat Bilgin, Özlem Zengin, Derya Yanık, Müşerref Tuba Durgut vb. isimlerin şansı olur muydu? 31 Mart seçim kampanyasında bile bu vekilleri destek için sahaya sürebildi mi? Kısacası Vekil tercihleri de genelde şahsının ve çevresinindi.

       Bakanların, CB kabinesinde üst düzey bürokrattan ibaret olduğunu, her sözlerine başladıklarında Sayın Erdoğan’ı referans alarak konuştuklarını biliyoruz. CB Politika Kurullarının işlevsiz ölü doğduğunu da yaşayarak gördük.

      Meclisteki sayısal çoğunlukları ile Ak Parti ve MHP, sürekli tek kale maç formatında CB gündemine endeksli yasama faaliyeti gösterdi. Meclis Başkanı seçildikten sonra Sayın Numan Kurtulmuş’un nazik davet ve temsil etkinlikleri dışında, Milletin derdine derman olacak bir söylemi, bir çıkışı, bir eylemi, hükumete rağmen hayırlı bir girişimi oldu mu Allah aşkına?

Yazıyı daha fazla uzatmamak için burada kesiyorum. Pekala, halkın ve partilerin iyiliği için bundan sonra neler yapılabilir?

  • Sayın Erdoğan, daha önceki seçimlerin aksine bu sefer halkın mesajını gerçekten aldığını, en kısa zaman içinde toplumsal beklentileri mecliste gündeme sokarak ve hayata geçirerek ispatlayabilir ve halkın güvenini tekrar kazanabilir! Böylece neredeyse kesinleşen, yapılacak bir erken seçim veya 2028 hezimetinden korunabilir.
  • CHP Yönetimi ve belediyeleri, kendilerine altın tepside sunulan bu fırsatı en kaliteli hizmet ve halkın değerleriyle barışık bir yol haritasıyla koruyup geliştirebilir, kalıcı bir başarıya dönüştürebilirler.
  • Yeniden Refah Partisi, bu seçimde kırdığı cam tavan eşiği ve seçim barajlarını geçebilme gücüyle, vaat ettiği “ahlaklı belediyecilik” uygulamalarını; başıboş köpek çözümü, rüşvetsiz hizmet, ehliyet ve liyakatli yönetim kadroları eşliğinde gösterebilir, 2028 seçimlerine iddialı ve ispatlı icraatları ile çok güçlü şekilde katılabilir.
  • DEM Parti, bölge halkının kendisine tekrar açtığı belediye kredilerinin, terör örgütüyle kirlenmesine fırsat vermeden, hizmet odaklı çalışabilir ve kayyum atanmasına gerek duyulmadan huzura ve barışa destek verebilir.

 

        Her şeye rağmen, 31 Mart yerel seçim sonuçlarının Milletimize hayırlara vesile olmasını diliyor ve Milletimizin bu badirelerden sorunlarını çözmüş olarak çıkması için Yüce Rabbimize niyaz ediyorum.