İstanbul Sözleşmesinden Neden Ayrılmalıyız?

4 yorum
7.484

İstanbul Sözleşmesinden Neden Ayrılmalıyız?
image_pdfimage_print

İstanbul Sözleşmesi ve onun himayesinde çıkarılan 6284 sayılı kanun ve benzer mevzuatın tamamı, tıpkı dikenli bir elbise gibi Türk Milletinin üzerine zorla giydirilmiş bir işkence ve aile bozguncusu kıyafetler olmuştur. Son 10 yılda aşırı çoğalan kadın cinayetlerinin ve diğer şiddet olaylarının, evden uzaklaştırılan milyonlarca erkeğin, gittikçe artan oranda boşanma davalarının ve bunlara karşılık oldukça azalan evlilik oranının meydana getirdiği berbat tablo bize bu gerçeği haykırıyor.

İstanbul Sözleşmesi hakkında dedikodu şeklinde değil, hangi maddelerden ne anladığımızı, neleri sakıncalı gördüğümüzü, orijinal metin ve kaynaklarıyla birlikte açıklamaya gayret ettim. Bu tabloda sözleşmenin tamamı değil, yorum yapılan kısımları vardır. Tamamını görmek isteyenler 1 nolu kaynakça bağlantısından ulaşabilir. Eksik ve kusurlar bana aittir. Elbette gözden kaçırdığım hususlar da olacaktır.

Aile yapımıza yönelik sistematik saldırıların, yasal alt yapısını oluşturan İstanbul ve CEDAW gibi sözleşmelerden ayrılmamız gerektiğini, bu sözleşmelerin suistimal ettiği kadına şiddet olaylarına karşı, en adil ve hızlı çözümleri derhal sağlamamızın şart olduğunu belirterek, raporumu dikkatinize sunarım.

Yüce Mevlam ailemizi ve Milletimizi her türlü şerden muhafaza eylesin, Yöneticilerimize de ayrıca basiret ve adalet lütfetsin.

 

Avrupa Konseyi Sözleşmeler Dizisi – No. 210

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi

İstanbul, 11.V.2011

Orijinal Kaynağındaki
Türkçe Çeviri[1]
Maddeler Hakkında Yorum ve Tespitler
Ercan ÖZÇELİK
Giriş
 Avrupa Konseyi Bakanları Komitesinin Avrupa Konseyi üye devletlerine gönderdiği aşağıdaki tavsiye kararlarını hatırda tutarak: Kadınların şiddete karşı korunmasına ilişkin Rec(2002)5 sayılı Tavsiye Kararı, toplumsal cinsiyet standartları ve mekanizmalarına ilişkin CM/Rec (2007)17 sayılı Tavsiye Kararı, kadın ve erkeklerin çatışmayı önleme ve sona erdirme ve barışı oluşturmadaki rolüne ilişkin CM/Rec(2010)10 sayılı Tavsiye Kararı ve ilgili diğer tavsiye kararları; Atıf yapılan AB’nin CM/Rec (2007)17 belgesinde BM’nin CEDAW sözleşmesine yoğun atıflar yapılarak toplumsal cinsiyet eşitliği ön plana alınmıştır. Hatta daha da ileri gidilerek “Elimination of sexism from language and promotion of language that reects the principle of gender equality” başlığı altında cinsiyet farklılıklarını içeren ifadelerin konuşulan dillerden de çıkarılması savunulmuştur. İstanbul Sözleşmesi bu konuda daha radikal bir söylem geliştirerek Bölüm III, Madde 12’de “… kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla..” şeklinde daha keskin bir hedef belirlemiştir. Kökü kazınacak ve klişeleşmiş diye tanımlanan toplumsal rollerin büyük bir kısmı İslam’a bir kısmı da Türk gelenek ve göreneklerine dayanmaktadır. Kültürel dokumuza yönelik bir tehdit söz konusudur. Bu açılardan bakılınca, İstanbul Sözleşmesinin CEDAW’ın Avrupa versiyonu ve daha keskin hali olduğu anlaşılmaktadır.
 Kadına karşı şiddetin ve aile içi şiddetin her türünü kınayarak; Orijinal metinde domestic violence ifadesi var. Cambridge Sözlüğüne göre[2]the situation in which someone you live with attacks you and tries to hurt you” demektir. Yani birlikte yaşanılan kişinin saldırısı söz konusudur. Birlikte yaşamak yani partnerlik “AİLE” kavramının karşılığı değildir. Bu yüzden orijinal metinde yer alan domestic violence terimi ev içi şiddet anlamına gelir. Aile içi şiddet diye çevrilmesi yanlış ve kasıtlıdır. Orijinal metin geleneksel aile kalıplarının dışındaki birliktelikleri de aile ile eşdeğer tutmaktadır. Birlikte yaşanılan kişinin cinsiyeti ve diğer konularda her hangi bir tanımlama veya sınırlama söz konusu değildir.
 Kadına karşı şiddetin, kadınlarla erkekler arasında tarihten gelen eşit olmayan güç ilişkilerinin bir tezahürü olduğunu ve bu eşit olmayan güç ilişkilerinin, erkeklerin kadınlara üstünlüğüne, kadınlara karşı ayrımcılık yapmalarına ve kadınların tam anlamıyla ilerlemelerinin engellenmesine yol açtığının bilincinde olarak; AB’nin kültürel geçmişinde kadınlara karşı tarihten gelen ayrımcılık ve gücün kötüye kullanımı olduğu doğrudur. Mesela, Ortaçağ Avrupa’sında İngiltere’de bazı erkekler kendisinden sıkıldığı karılarının boyunlarına bir ip bağlayarak pazara götürüyor ve en yüksek fiyat verene satıyorlardı. Ünlü İngiliz yazar Thomas HARDY’nin “The Mayor of Casterbridge[3] adlı kitabı da böyle bir kadın satışı olayı ile başlar.[4] Ortaçağdan çok önce başlayan İslam medeniyetinde kadının konumunun en zayıf olduğu savaşlar, kölelik ve cariyelik dönemlerinde dahi, yapılan muamele çok yüksek insani değerleri göstermiştir. “…Harp bütün şiddetiyle devam ederken Allah Resûlü, yerde yatan bir kadın gördü. Etrafındakilere, “Bu kim?” diye sordu. Onlar da, “Hâlid b. Velîd”in öldürdüğü kadın.” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber yanında bulunanlardan birine şöyle dedi: “Hâlid”i bul ve ona de ki: “Resûlullah (sav) sana, kadın, çocuk ve köleleri öldürmeyi kesinlikle yasakladı. [5][6]

Hanımlarımız hakkında ne dersiniz?” diye sorulduğunda Peygamber Efendimiz, “Yediklerinizden onlara da yedirin, giydiklerinizden onlara da giydirin, onları dövmeyin ve kötülemeyin.” buyurmuştur.[7] O (sav),“…Dikkat edin! Sizin hanımlarınız üzerinde hakkınız olduğu gibi, hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır…”[8] diye hatırlatmada bulunmuştur.”[9] Bu maddede yer alan yorumların İslam değerleriyle çeliştiği açıktır.

 Kadına karşı şiddetin yapısal özelliğinin toplumsal cinsiyete dayandığını ve kadına karşı şiddetin, kadınların erkeklere nazaran daha ast bir konuma zorlandıkları en önemli sosyal mekanizmalardan biri olduğunun bilincinde olarak; Kadın ve erkeğin toplumsal rollerinin yanlışlığı, erkeklerin sorumluluklarından kaynaklanan yetkilerinin inkârı söz konusudur. Bu maddenin kapsamı Nisa Suresi 34. Ayete açıkça aykırıdır. “Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah’ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar…”[10] Erkeklerin evlilik içinde kadınların ve çocukların yöneticisi olması doğal ve sorumlulukları gereğidir. Ancak bu durum erkeklere hiçbir zaman zulüm yapma hakkı vermemiştir. Nitekim, “Hz. Peygamber aile fertlerine asla baskı yapmaz ve onlara karşı zor kullanmazdı. Aşağılayıcı ve can sıkıcı sözlere, azar ve dayak gibi onur kırıcı yollara başvurmazdı. Hz. Âişe”nin anlattığına göre, “Resûlullah (sav), Allah yolunda cihad hâriç eliyle hiç kimseye vurmadı. Ne bir kadına ne de bir hizmetçiye!..”[11] Aksine zaman zaman onları onurlandıran ince davranışlarda bulunurdu. Kendisini yemeğe çağıran komşusunun davetini ancak eşini de çağırdığında kabul etmesi,[12] onun bu ince ve düşünceli davranışlarından birisidir. Hz. Peygamber, ashâbından da aileleriyle ilişkilerinde aynı hassasiyeti göstermelerini istemiştir. Nitekim Saîd b. Hakîm”in naklettiğine göre, dedesi Muâviye el-Kuşeyrî”nin, “Hanımlarımız hakkında ne dersiniz?” diye sorması üzerine Allah Resûlü şöyle buyurmuştur: “Yediklerinizden onlara da yedirin, giydiklerinizden onlara da giydirin, onları dövmeyin ve kötülemeyin.”[13]

İslam’ın emrettiği toplumsal cinsiyet rollerine karşı çıkmak ve bir zorlama olarak görüp mücadele etmek, açıkça dinin kendisiyle savaşa girmektir. İslam toplumlarını buna zorlamakta zulmün kendisidir.

 Kadınların ve genç kızların aile içi şiddet, cinsel taciz, ırza geçme, zorla evlendirme, sözde “namus” adına işlenen suçlara ve kadınların ve genç kızların insan haklarının ciddi bir biçimde ihlalini oluşturan ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğin sağlanmasının önünde büyük bir engel olan kadın sünneti gibi ciddi şiddet türlerine sıklıkla maruz kaldığının çok büyük bir kaygıyla bilincinde olarak; Devletin dini adalettir. Namus veya başka bir gerekçeyle işlenen cinayetlerin, adil bir yargılama süreci içinde hesabının sorulması, İslam açısından haksız yere cinayet işleyenlere karşı kısas hükmünün uygulanması gerekir. Namus bahanesiyle haksız cinayetlerin işlenmesi, namus kavramının değersizliğini göstermez. “Sözde namus” aşağılaması ile saldırılara gerekçe olamaz. Namusunu korumak için mücadele etmekse, kadın ve erkek her insanın hakkı ve görevidir. Toplumsal bağlarımızın en güçlü yapı unsurlarından birisi de namustur. Nitekim 2015 yılında Ak Partinin propaganda parçası olarak kullandığı ve çok sevilen bir parçanın adı da “Ortağız Bir Namusa[14] olmuştur. Bu parçanın sözlerinde ve video klibinde, yurdun her yerinde aynı şekilde hissedilen namus duygusuna vurgu yapılmıştır. Kadın sünneti ise Afrika gibi sınırlı bölgelerde İslam’ın emri şeklinde değil, eski töre ve geleneklerin devamı olarak yapılagelmektedir. İslam’da erkeklerin sünnet olması istenmekte ve sünnet duygusuyla uygulanmaktadır.
Bölüm I – Maksatlar, tanımlar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması, genel yükümlülükler
 Madde 1 – Sözleşmenin Maksatları
 1 Bu sözleşmenin maksatları şunlardır:
 a kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;

Orjinali:
protect women against all forms of violence, and prevent, prosecute and eliminate violence against women and domestic violence;

Haksız yere her hangi bir canlıya şiddet uygulanması hemen her inanç sisteminde reddedilmiştir. Bu sözleşme içinde kullanılan şiddet kavramı ise aşırı derecede genişletilerek hemen her türlü davranışın şiddet olarak tanımlanmasına yol açmaktadır. Kadına karşı her türlü şiddetin ucu açık ve her şeyi kapsaması söz konusudur. Yine partnerlik vb. farklı ilişki tiplerini de kapsayan domestic ifadesinin aile olarak tercümesi yanlıştır. Maksat gerçek aile ise domestic yerine family kelimesinin kullanılması gerekir. Her tür birlikteliği aile ile eşitlemiştir.
 b kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak; Aile, toplumun çekirdeği olarak farklı yapı ve yeteneklere sahip kan bağı ve nikâh sözleşmesiyle ilişkilenmiş insanlar grubudur. Aile içinde farklılıkların ahengi ve yönetimi söz konusudur. Kadın ve erkeklerin mutlak eşitlik iddiasıyla çatışma içine sokulması kaosa ve aile birliğinin temelden sarsılmasına yol açar. Farklı sorumluluklara uygun yetkilerin dağılımı esas olmalıdır.
 c kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak; Aile tanımı yanlıştır. Domestic yerine family kullanılması gerekir. Her tür birlikteliği aile ile eşitlemiştir. Bu madde ile devletin eşcinsel, nikâhsız ve benzeri birliktelikleri aile statüsünde tanıyıp korumaya alması zorlanmaktadır. LGBTQ+ dallarının tamamı bu kapsama girmektedir.
 d kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak; Aile tanımı yanlıştır. Domestic yerine family kelimesinin kullanılması gerekir. Her tür birlikteliği aile ile eşitlemiştir. Uluslararası feminist ve LGBTQ+ dernekleriyle işbirliğine zorlama vardır. Onların faaliyet yapmasına, gösteri ve yürüyüşler düzenlemesine, trans güzellik yarışması gibi etkinlikler yapmasına ortam sağlanmak zorunda kalınmaktadır.[15]
 e Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak. Bu maddenin gereği 6284 sayılı kanunla abartılmış ve haklılığı kontrol edilmeden sadece beyanla son 5 yılda, 2 milyona yakın erkek evinden uzaklaştırılmıştır.[16]
 2 Tarafların söz konusu Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlama amacıyla bu Sözleşmede spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur. Bu madde ile İstanbul Sözleşmesinin hükümlerinin uygulanmasını takip eden, denetleyen, ziyaret ve incelemeler yapan ve en sonunda hazırlanan raporu Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine sunan GREVIO nun kuruluşu tanımlanmıştır. Ayrıca Sivil Toplum Kuruluşu gibi faaliyet gösteren çeşitli dernek ve oluşumlar da Gölge Rapor etiketiyle GREVIO benzeri çalışmalar yaparak karar vericileri yönlendirmeye çalışmaktadır. Türkiye’de KADEM, BİANET (LGBTQ oluşumu), KASAV, GİKAP, İstanbul Sözleşmesi İzleme Platformu ( Feminist + LGBTQ) tarafından gölge GREVIO raporları hazırlanarak kayda sokulmuştur.
 Madde 2 – Sözleşmenin Kapsamı
1 Bu Sözleşme, aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen, kadına karşı her türlü şiddet için geçerli olacaktır. Aile tanımı yanlıştır. Domestic yerine family kelimesinin kullanılması gerekir. Her tür birlikteliği aile ile eşitlemiştir. Kadına karşı her tür şiddet denilerek, her türlü söz ve davranışı şiddet tanımına sokmuştur.
2 Taraflar bu Sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik edilir. Taraflar bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir. Aile tanımı yanlıştır. Domestic yerine family kelimesinin kullanılması gerekir. Her tür birlikteliği aile ile eşitlemiştir.
 Madde 3 – Tanımlar
 Bu Sözleşme maksatlarıyla:
 a “kadına karşı şiddetten”, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır; Bu tanım kadınların kendilerini rahatsız hissettiği veya hoşuna gitmeyen her türlü eylem ve düşünceyi fiziksel unsurlarla belirgin olmasa da “kadına karşı şiddet” kapsamına almaktadır. Buna göre bir erkeğin kadına göz dikip rahatsız etmesi ile fiilen tecavüz etmesi aynı kapsama girmekte ve istatistik verilere işlenmektedir. Kadınların isterse “kadına karşı şiddet” kapsamına sokamayacağı hiçbir davranış veya diyalog kalmamıştır.
 b “aile içi şiddet”, eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır; Domestic ifadesinin resmi evli karı-koca ve çocuklardan oluşan aileyi karşılamadığı burada itiraf edilmiş! Orijinal metinde “domestic violence” yazıyor. Aile içi şiddet denemez. Ev içi şiddet denebilir. Zaten devamında eski ve yeni eşler, birlikte yaşayan bireyler (cinsiyet sınırlaması yapılmadan) yani partnerler arası sorunları da “aile içi şiddet” diyerek yasal zemine oturtuyor. Artık aile sayılması için nikâh veya cinsiyet gibi sınırlamalar kalmıyor.
 c “toplumsal cinsiyet”, herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır; İslam toplumunda kadın ve erkeklerin “toplumsal cinsiyet” rolleri Kur’anı Kerim, Sünnet-i Seniyye, İslam’la çatışmayan gelenek ve görenekler etrafında şekillenmiştir. Hepsinin birleşiminden ve geçmişten getirilen değerlerden de kültürümüz oluşur. Kur’anı Kerim’de kadının toplumsal rollerini ve görevlerini tanımlayan bazı ayetler:

Mümtehine-12, Nisa-34, Bakara-233

 d “kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, bir kadına karşı, kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır; Şiddetin tanımı yukarıda olduğu gibi aşırı geniş tutulunca artık her şey kadına şiddet sayılabilmektedir.
 e “mağdur”, a ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs olarak anlaşılacaktır; Mağdur olarak a ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan veya iddia eden her hangi bir şahıs deniliyor, kadın değil! Demek ki mesele kadınları korumak değilmiş! Kadın veya erkek olması fark etmiyormuş. Bu madde ile bütün homoseksüeller veya cinsiyetsizler isterlerse mağdur sayılarak koruma kapsamına girmiş oluyor.
 f “kadın” terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır. 18 yaşından küçük kızlar demek doğumdan itibaren bütün kızlar aslında kadındır demektir. Bu tanım oldukça tehlikelidir. Pedofiliye kapı aralamaktır. Babaların veya diğer aile bireylerinin 18 yaş altı kız çocuklarına yönelik her türlü uyarı, ikaz, yönlendirme veya terbiye ve koruma amaçlı engellemeleri dahi “kadına şiddet” kapsamına alınmaktadır. Örneğin küçük kızının gece vakti sokağa çıkmasına engel olan baba veya ağabey de “kadına şiddet” uygulamış sayılacaktır. Batı dünyasında LGBT sapkınlıkları içinde henüz tam legalleştiremedikleri pedofiliyi meşrulaştırmak için çalışmalar artmıştır.[17] Pedofilinin yaygınlaşmasını savunan kitaplar yazılmış[18], siyasi partiler[19]  dernekler kurulmuştur. Uzakdoğu ülkelerine ve Myanmar gibi kriz bölgelerine pedofili sapkınlıklarını tatmin etmek için giden çok sayıda sapkın bulunuyor.[20] Darp ve cebir olmazsa rıza vardır denilerek, küçük yaşlardaki çocuklarla cinsel ilişki meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.[21]
Madde 4 – Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması
1 Taraflar herkesin, özellikle de kadınların, gerek kamu gerekse özel alanda şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını yaygınlaştırmak ve korumak için gerekli olan yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır. Kadınlar için alınan tedbirler 6284 sayılı yasa ve TCK’nın 102. Maddesinde “Kadının Beyanı” veya “şikâyeti” esas alınarak derhal infaz uygulamasına dönük olmuştur. Her hangi bir erkeğin geleceği, şerefi, mesleği ve iş hayatı bir kadının delil olmaksızın iftira niteliğinde şikâyeti ile yok olabilmektedir. Düşük not alan öğrenciler öğretmenlerine[22], çalışan bayanlar kızdıkları amirlerine veya her hangi birisine, her zaman için hayatı zindan edebilme imkânına kavuşmuştur.[23]
 2 Taraflar, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı kınayacak ve ayrımcılığı önlemek üzere, özellikle aşağıdakiler dahil olmak üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır: Kadınlara karşı fiilen ayrımcılık kalmamıştır. İstenen şey kadınlara özel ve yeni ayrıcalıkların tahsis edilmesidir.
 – ulusal anayasalarında veya ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil edecek ve bu ilkenin uygulamada gerçekleştirilmesini temin edeceklerdir; Kadın ve erkeklerin sosyal yaşamda eşit sayılması tarifiyle yine konu toplumsal cinsiyet eşitliğine gelmekte ve cinsiyete özel rollerin inkârı istenmektedir.
 – yerine göre, yaptırımların uygulanması yolu da dahil olmak üzere, kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklayacaklardır; Kadınlara karşı ayrımcılık değil, erkeklere karşı ayrımcılık söz konusu olmuştur. TCK, TMK ve 6284 bu şekilde değiştirilmiştir. İspat şartı kalkmış sadece beyan yeterli sayılmıştır. Bu yasalar geçerliyken Hz. Yusuf’un kıssası yaşansa doğrudan ceza alması gerekecekti.[24]
 – kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ve uygulamaları yürürlükten kaldıracaklardır. Kadınlara karşı olan değil, kadınlar için aşırı ayrımcılık yapan yasaların işgalindedir hukukumuz. Erkeklerin aile reisliği ve babalık gibi doğal yetkilerine el konulmuştur.
3 Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir. Bütün sözleşmenin amacı bu maddede açıkça itiraf edilmiş. Demek ki domestic ifadesinden geleneksel karı koca ailesini değil, her türlü cinsel yönelim ve bunların varyasyonlarını da kapsayarak aile gibi işleme alınmasını, kanunla korunmasını, bu sözleşmenin dayattığı ayrıcalıklardan eksiksiz faydalanmasını garantiye almak istiyorlarmış. Hiçbir sınırlamayı kabul etmedikleri burada netleşti. İslam ve toplumsal ahlak değerlerinin tamamı bu madde ile rafa kaldırıldı. Kur’anı Kerim’de bahsi geçen ve homoseksüel sapkınlıkları yüzünden helak edilen Lut kavmi mensupları bugün yaşasaydı yasal güvenceleri olacaktı.
 4 Kadınların toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı korunması için gerekli olan özel tedbirler, bu Sözleşme hükümlerince ayrımcılık olarak sayılmayacaktır. Yani aslında yaptıklarının bal gibi ayrıcalık olduğunu onlarda biliyor ama ayrıcalık saymayalım diyorlar. Bu sözleşme ve buna dayanan kanunların tamamı erkekleri dışlayan ve 2.sınıf muamele görmesine neden olan maddelerle doludur.
 Madde 5 – Devletin yükümlülükleri ve titizlikle yapması gereken inceleme ve araştırmalar
 1 Taraflar kadınlara karşı herhangi bir şiddet eylemine girişmekten imtina edecek ve devlet yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve Devlet adına hareket eden diğer aktörlerin bu yükümlülüğe uygun bir biçimde hareket etmelerini temin edeceklerdir. Yukarıdaki şiddet tanımına göre kadınlarla ilgili şiddet sayılmayacak hiçbir şey kalmadığından, Devletin uygulamaları da bu şekilde sınıflanabilecektir. Nafaka düzenlemesinde yapılan tartışmalar da bundan kaynaklanıyor. Haksız şekilde kazandıkları ayrıcalıklardan ödün vermek istemiyor ve Devleti tehdit ediyorlar. Bu sözleşmeye göre şiddet eyleminin tanımı aşırı geniş ve suiistimale açıktır.
 2 Taraflar, devlet dışı aktörlerce gerçekleştirilen ve bu Sözleşmenin kapsamı dahilindeki şiddet eylemlerinin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, ve bu eylemler nedeniyle tazminat verilmesi konusunda azami dikkat ve özenin sarf edilmesi için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır. Aile birliğini güçlendirmek ve adaleti tesis etmek için Devletin düzenleme yapmasına engel oldukları gibi, aile hukukunu hatırlatan ve dini kökenli değerleri kazandırmaya çalışan sivil toplum kuruluşları veya eğitim merkezlerini de önlemeye çalışıyorlar. Bu maddeye göre İslam’da karı-koca haklarını anlatan ve öğretenler suç işlemiş sayılsın ve ceza verilsin deniliyor.
 Madde 6 – Toplumsal cinsiyet konusunda hassasiyet gerektiren politikalar
Taraflar bu Sözleşmenin uygulanmasına ve sözleşme hükümlerinin etkilerinin değerlendirilmesine bir toplumsal cinsiyet bakış açısı katacak ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğe ve kadınların güçlendirilmesine ilişkin politikalarını yaygınlaştıracak ve etkili bir biçimde uygulayacaklardır. Döne döne toplumsal cinsiyet ve onun altında yatan cinsiyete özel rollerin iptali hatırlatılıyor.
Bölüm II – Bütüncül politikalar ve veri toplama
 Madde 7 – Kapsamlı ve koordineli politikalar
 1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddetin önlenmesi ve bu tür şiddet eylemleriyle mücadele edilmesine yönelik ilgili tüm tedbirleri içeren Devlet çapında etkili, kapsamlı ve birbiriyle koordineli politikaların benimsenip uygulanmasını mümkün kılacak, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacak ve kadına karşı şiddete karşı bütüncül bilmukabelede bulunulmasını temin edeceklerdir. Hayata dair her diyaloğu, bu sözleşmede bahsedilen şiddet kapsamına almak mümkündür.  Bu sözleşmeye dayalı olarak çıkarılan 6284 sayılı yasa uygulamasında son 5 yıl içinde 2 milyon erkek evinden uzaklaştırılmıştır.[25] Kadın cinayetlerinde ve şiddet olaylarında görülen artışlar, evlenme sayısının düşmesi, ama boşanma davalarında 2011’den itibaren %41 artış görülmesi tesadüf değil, bu sözleşme ve kanunların eseridir.

Aile Mahkemesi Dosya Sayıları, TÜRKİYE (2011-2018)[26]

 

3 Bu fıkra uyarınca alınacak tedbirlere, yerine göre, hükümet kuruluşları, ulusal, bölgesel ve yerel parlamentolar ve yönetimler, ulusal insan hakları kurumları ve sivil toplum kuruluşları gibi, ilgili tüm aktörler müdahil olacaktır. LGBT dernek ve platformları ile feminist odakların sözleşme garantisini sağladıkları maddelerden birisi de budur. Kendilerini Sivil Toplum Örgütü olarak lanse ediyorlar. Dini ve toplumsal değerlere savaş açıyorlar. Açık Toplum Vakfı gibi yabancı ve karanlık finans kaynaklarından besleniyorlar. Çıkardıkları gölge raporlar[27] ile devleti ve kurumları baskı altında tutuyorlar. AB’nin TR’ye karşı politikalarını etkiliyorlar.[28] KADEM gibi iktidara yakın örgütlerde İstanbul Sözleşmesinin daha da etkili olması için fonların arttırılmasını talep eden, 6284 sayılı yasayla aile kurumuna vurulan darbeyi başarı olarak lanse eden raporlar düzenliyor.[29]
 Madde 8 – Finansal kaynaklar
Taraflar, devlet dışı aktörler ve sivil toplum tarafından gerçekleştirilenler de dahil olmak üzere, bu Sözleşmenin kapsadığı her türlü şiddet eylemini önlemeye ve bunlarla mücadeleye yönelik bütüncül politikaların, tedbirlerin ve programların yeterli bir biçimde uygulanması için uygun finansal kaynakları ve insan kaynaklarını tahsis edeceklerdir. Devletlerin kendi kuruluşları dışında, LGBT ve Feminist örgütlere de finans sağlaması ve insan kaynağı tahsis etmesi için baskı yapan bir maddedir.
 Madde 9 – Sivil Toplum Kuruluşları ve sivil toplum
Taraflar kadınlara karşı şiddet uygulanmasıyla mücadelede aktif bir rol oynayan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını her düzeyde takdir ve teşvik edecek ve destekleyecek ve bu kuruluşlarla etkili bir işbirliği gerçekleştirecektir. Yine feminist dernekler ve LGBT oluşumlarını olumlama ve işbirliğine zorlama var.

LGBT ve Feminist dernekler kendi gölge raporlarını hazırlayarak AB’nin komiser komisyonu GREVIO ile paylaşmıştır.

Gölge Rapor hazırlayan BIANET gibi LGBT oluşumları ile Mor Çatı ve KADEM gibi feminist örgütlerin gölge raporları Avrupa Konseyi sitesinde yayınlanmaktadır.[30]

 Madde 10 – Koordinasyon kurumu
 1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddeti önleme ve bunlarla mücadeleye yönelik politika ve tedbirlerin koordinasyonu, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirmesinden sorumlu bir veya birden fazla kurumu belirleyecek veya kuracaktır. Burada Türkiye açısından büyük bir tuzak vardır. Sözleşme kapsamında basit bir söz bile kadına şiddet sınıfına konulduğu için, 6284 sayılı yasa ve diğer mevzuatın desteği ile önce suç olmayan eylemler dahi suç kategorisine alınacak ve sanal ve sayısal bir şiddet olayı patlaması varmış gibi süreç işletilecek sonra da bu kayıtlar raporlanarak ülkenin şiddet haritası veya karnesi son derece bozulmuş gibi gösterilecektir. Bu işlemler için verilerin toplanmasını da devletin kendisi sağlayacaktır.
Bu kurumlar Madde 11’de belirtildiği gibi verilerin toplanmasını koordine edecek, verileri analiz edecek ve sonuçlarının dağıtımını sağlayacaktır. Her türlü şiddet ifadesiyle kapsam içine alınan ve normalin çok üstünde çıkarılan eylemlerin verileri tayin edilen kurum tarafından işlenecektir.
2 Taraflar bu fıkra uyarınca belirlenen veya oluşturulan kurumların Bölüm VIII uyarınca alınan tedbirlerin genel mahiyeti hakkında bilgilendirilmelerini sağlayacaktır. Ülkeden toplanan ve kapsamı sorunlu bulunan verilerin bu madde ile uluslararası kurumlara aktarılması ve işlenmesi talimatı verilmektedir.
 Madde 11 – Veri toplama ve araştırma
1 Taraflar bu Sözleşmenin uygulanması maksadıyla aşağıdakileri yapacaklardır:
 a Bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayıyla ilgili birleştirilmemiş istatiksel veriyi düzenli aralıklarla toplayacaklardır; Her türlü şiddet tanımı aşırı derecede genişletilmişken, bunlarla ilgili verilerin istatistik tablolarda aynı başlıklar altında birleştirilmesi bilgi cinayeti gibi vahim ve tehlikelidir. Örneğin gerçek tecavüz olayları ile laf atma gibi rahatsız edici sözlerin hepsi cinsel taciz başlığı altında toplanmaktadır. Toplumsal şiddet olaylarında patlama var algısına yol açılmaktadır.
2 Taraflar bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayının yaygınlığını ve nasıl bir eğilim içinde olduğunu değerlendirmek üzere, düzenli aralıklarla halk anketleri yapmaya gayret edeceklerdir. Şiddet olaylarını araştırma bahanesi ile cinsel yönelimlere karşı duyulan ahlaki toplumsal tepkilerin yok edilmesi, cinsel yönelim adı altında meşru gösterilmesi, partnerlik ilişkilerinin aile türleri arasında gösterilmesi söz konusudur.
3 Taraflar uluslararası işbirliğini harekete geçirmek ve bu alanda uluslararası standartların yerleştirilmesini sağlamak üzere, bu fıkra uyarınca toplanan bilgileri bu Sözleşmenin Madde 66’sında belirtilen uzmanlar grubuna vereceklerdir. Ülkeye ait bütün aile bağlantılı verilerin GREVIO ya verilmesi stratejik bir hata ve toplumsal provokasyonlara, sosyal mühendisliğe açık bir durumdur.
Bölüm III – Önleme
 Madde 12 – Genel yükümlülükler
1 Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır. Kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesi yerli ve milli kökenlere sahip değildir. Avrupa medeniyetinin mirasıdır. Toplumsal olarak klişeleşmiş roller ise en başta İslam dini ve uygulaması ile tarihten gelen gelenek ve göreneklerimize dayanmaktadır. Anneliğin kutsallığı, babalığın erdemleri ve korumacı tabiatı gibi doğal rollerin kökünün kazınması ile kimliksiz, kişiliksiz bir toplum üretilmek isteniyor. Temel ahlaki değerleri ve koruyucu kurallarından sıyrılınca aile bütünlüğünün bozulması kaçınılmaz olacaktır. Bozulan veya yıkılan değerlerin yerine müflis batı değerlerinin ve LGBTQ gibi sapkınlıkların yerleştirilmesi amaçlanmaktadır. Sadece bu madde dahi sözleşmeden çekilmek için yeterli bir nedendir. Bu sözleşmeyi savunanları, kökümüzü kazımak isteyenlerin işbirlikçileri olarak görüyoruz.
2 Taraflar herhangi bir gerçek veya hükmi şahsiyetin bu Sözleşmenin kapsamında kalan her türlü şiddet eylemini önleyecek gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır. Bu sözleşmenin 4.madde 3. fıkrasında çizilen kapsam içine girmeyen bir şey kalmamıştır. Dolayısı ile toplumun dini ve tarihsel değerlerinin en büyük düşmanı olan akımlar ve davranışlarda yasal koruma ve güvence altına alınmalıdır şeklinde bir dayatma söz konudur.
3 Bu bölüm uyarınca alınan tüm tedbirlerle, belirli şartlar nedeniyle hassas konuma gelmiş insanların ihtiyaçları göz önüne alınacak ve karşılanmaya çalışılacak ve tüm tedbirlerin merkezinde mağdurların insan hakları yer alacaktır. Her türlü cinsel sapkınlık devlet korumasına alınınca, bunların özellikli ihtiyaçları da devlet tarafından karşılanmak zorundadır. Mesela, ameliyatla transseksüel kadın formuna geçen eski erkeklerin, göğüs büyütme ameliyatlarının devlet tarafından karşılanması gibi.[31]
5 Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir. Bu sözleşmenin şiddet tarifine girmeyen hemen hiçbir insani tutum veya davranış kalmamıştır. Bir bakış veya kuruntu denilebilecek hislerin neticesinde şiddet kovuşturması yapılabilmektedir. Dolayısı ile bir babanın namus kaygısıyla kızının gece dışarıda kalmasını önlemesi gibi en yaygın müdahalelerin de yok edilebilmesi için, töre, din ve geleneklerin yok edilmesi veya yürürlükten kaldırılması istenmektedir.
 Madde 13 – Farkındalığın arttırılması
1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eyleminin ortaya farklı şekillerde çıkışı ve bu eylemlerin çocuklar üzerindeki etkisi ve bu şiddet eylemlerinin önlenmesi ihtiyacı konusunda halk arasındaki farkındalığın ve anlayışın arttırılması için, yerine göre ulusal insan hakları kuruluşları ve eşit haklar kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve özellikle de kadın örgütleriyle işbirliği de dahil olmak üzere, düzenli olarak ve her düzeyde farkındalık arttırıcı kampanya ve programları yaygınlaştıracak veya uygulayacaktır. KADEM farkındalık kampanyalarını oldukça başarıyla yürütmüş ve bütün erkekleri ayılara benzeterek mükemmel bir performans göstermiştir. İnsanoğlunu hayvan cinsleri ile denk tutarak “bazı cinslerin diğer cinslerden öğreneceği çok şey var” demiştir.[32]
 Madde 14 – Eğitim
1 Taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin zaman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır. 2014 yılından itibaren Milli Eğitim Bakanlığınca başlatılan ETCEP projesi ile çocuklarımıza eşcinsellik propagandası ve yönlendirmesi yapılmıştır.[33]  Halktan yükselen tepkiler sonucu askıya alındığı söylense de fiilen etki ve uygulamaları devam etmektedir. Bu projenin sahipleri Sayın Emine ERDOĞAN’ın demeçlerini de etkilemiş ve onun ağzından “Çocuklarımızı engel, cinsiyet, ırk, etnik köken gibi farklılıklara karşı nötr kalacak şekilde yetiştirelim.”[34] Şeklinde tehlikeli ifadelerin çıkmasına neden olmuşlardır.
 Madde 16 – Önleyci müdahale ve tedavi programları
1 Taraflar ileride meydana gelecek şiddet olaylarını önleme ve şiddete dayalı davranış kalıplarını değiştirme amacıyla, aile içi şiddet girişiminde bulunanlar için, kişisel ilişkilerde  şiddete başvurmayan davranışlar benimsemeyi öğretmeye yönelik eğitim programları oluşturulmasını veya desteklenmesini mümkün kılacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Domestic (ev içi) kelimesinin aile olarak tercüme edilmesi yukarıda açıklanan kasıtlı bir tavırdır.
 Madde 17 – Özel sektör ve medyanın katılımı
1 Taraflar, özel sektörü, bilgi ve iletişim teknolojisi sektörünü ve medyayı, bu sektörlerin ifade özgürlüğüne ve bağımsızlığına gerekli saygıyı göstererek, kadına yönelik şiddeti önlemeye ve kadın onuruna saygıyı arttırmaya yönelik politikaların oluşturulmasına ve uygulanmasına ve bu konularda kılavuzların oluşturulmasına ve kendi kendini düzenleyici standartların belirlenmesine katılmaya teşvik edecektir. Medyada bir yandan LGBTQ cinsel sapkınlarının yayılması ve normal gösterilmesi yaşanırken, diğer yandan TV dizilerinin hemen hepsinde kadınlara yönelik şiddet olayları abartılarak işlenmekte ve adeta teşvik edilmesi gözlenmektedir. GREVIO ve yerli işbirlikçi STK ve diğer oluşumların, TV Dizilerindeki yozlaşmış aile senaryolarına ve sıradanlaşan şiddet öğelerine karşı her hangi bir girişimde bulunmaması dikkat çekicidir.
Bölüm IV – Koruma ve destek
 Madde 18 – Genel yükümlülükler
2 Taraflar, iç hukukları uyarınca, bu Sözleşmenin 20 ve 22’nci maddelerinde belirtilen genel ve uzman destek hizmetlerine sevk de dahil olmak üzere, mağdurları ve tanıkları bu Sözleşmenin kapsadığı her türlü şiddet eylemine karşı korur ve desteklerken; yargı birimleri, savcılar, kolluk kuvvetleri, yerel ve bölgesel yönetimler dahil, ilgili tüm devlet kurumlarının yanı sıra, sivil toplum kuruluşları ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla etkili bir işbirliği için uygun mekanizmaların mevcudiyetini temin etmek üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır. Türkiye’de bu maddenin gereği veya sonucu olarak 6284 sayılı kanun yürürlüğe sokulmuştur. Ancak fiili durum aile bütünlüğünü tehdit eder hale gelmiştir. 6284 sayılı yasa ile ailelerin bir daha buluşamayacak şekilde bölünmesi ve tarafların barışma imkânlarının yok edilmesi yaşanmaktadır.[35]
3 Taraflar bu bölüm uyarınca alınan tedbirlerin:
 – kadınlara karşı şiddetin ve aile içi şiddetin toplumsal cinsiyet boyutlu bir anlayışa dayalı olmasını ve mağdurun insan haklarına ve emniyetine odaklanmasını, Domestic (ev içi) kelimesinin aile olarak tercüme edilmesi yukarıda açıklanan kasıtlı bir tavırdır.
Bölüm V – Esasa müteallik hukuk
 Madde 31 – Velayet altına alma, ziyaret hakları ve emniyet
1 Taraflar çocukların velayetinin ve ziyaret haklarının belirlenmesinde, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet olaylarının göz önüne alınmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Türkiye’de çocukların vekâleti erkeklerin aleyhine olarak çoğunlukla kadınlara verilmektedir. Boşanma nedeni kadının aldatması olsa dahi böyle olmaktadır.[36]

İstanbul Sözleşmesiyle şiddetin tanımı aşırı geniş tutulmuş ve 6284 ve diğer yasalarda kadının beyanı yeterli görülerek fiilen erkeklere göre üstünlük kurulması sağlanmıştır. Bu durum sonunda EYS (ebeveyni yabancılaştırma senromu) ve çocukların velayeti olmayan ebeveynden saklanması nedeniyle “çocuk haczi” uygulaması yaygınlık kazanmıştır.[37]

2 Taraflar herhangi bir ziyaret hakkı veya velayet hakkının kullanılmasının mağdurun veya çocukların haklarını veya emniyetini tehlikeye düşürmemesini sağlayacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Çocuk velayeti verilmeyen ebeveynlerin çocukla birlikte geçirebilecekleri süreler oldukça az ve yetersizdir. Velayeti olmayan tarafın dede, teyze ve hala gibi 2. Derece yakınlarının çocuklarla zaman geçirme ihtimali kalmamaktadır. Bu durum en başta çocuk haklarının ihlalidir.
 Madde 37 – Zorla yapılan evlilikler
1 Taraflar bir yetişkini veya çocuğu kasten evliliğe zorlamanın cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. İstanbul Sözleşmesine göre çocuk yoktur! Kız olarak doğan herkes birer kadındır (Madde 3. Tanımlar f. bendi). Bu açıdan kendisiyle çelişme söz konusudur. Türkiye’de 18 yaş altı genç kızlar da çocuk sayılarak ergenlik sonrası evlenmeleri suç sayılmıştır. Hâlbuki Avrupa ülkelerinin genelinde evlilik yaşı 16 da başlamaktadır.[38] Toplumsal yapıya uymayan bu sert kural nedeniyle Genç Yaşta Evlilik Mağdurları diye bir grup oluşmuştur.[39] 18 yaş altında evlenen genç kızların kocalarına tecavüz suçu cezası verilerek gerçek tecavüzcülerin arasında hapis yatmaları sağlanmaktadır. Bu kişilerin eş ve çocukları ise mağdur ve kimsesiz bırakılarak onların da ceza çekmesine neden olunmaktadır. [40]
Madde 38 – Kadın sünneti Türkiye’de kadın sünneti geleneği yoktur.
 Madde 40 – Cinsel taciz
 Taraflar bir şahsın onurunu ihlal etme etkisi yaratan veya bu maksatla gerçekleştirilen, ve özellikle de aşağılayıcı, düşmanca, hakaretamiz, küçük düşürücü veya saldırgan bir ortam yaratırken, her türlü istenmeyen, cinsel mahiyette sözlü veya sözlü olmayan veya fiziksel davranışın cezai veya diğer yasal yaptırıma tabi olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. “Her türlü istenmeyen” ibaresi yasalarımızdaki “kadın bayanı esastır” hükmü ile birleşince erkekler için oldukça tehlikeli bir duruma yol açmaktadır. Cinsellikle ilgisi olmayan, kasıtlı yapılmayan sıradan davranışların bile “cinsel taciz” olarak tanımlanabilmesine karşılık erkeklerin yapabileceği veya korunabileceği hiçbir husus kalmamıştır. Bu açıdan erkeklerin kaderi ve geleceği kadınların iki dudağı arasında sıkışmış durumdadır.
 Madde 42 – Sözde “namus” adına işlenen suçlar da dahil olmak üzere, işlenen suçlar için gerekçelerin kabul edilmemesi 1 Taraflar bu Sözleşme kapsamında kalan şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus”un gerekçe olarak  öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Namus kutsal bir kavramdır. Namus bahanesiyle haksız şiddet eylemleri yapanların veya kendi yanlışlarına namusu kılıf yapanların ayrılması ve cezalandırılması gerekir. Örneğin, evine geldiğinde karısını başka bir adamla yatakta basan bir adamın o anda yapabileceği şiddet eylemlerinde “namus” kaygısının olduğu açık ve ağır tahrik nedenidir. Bu durumlarda normal ve sağlıklı davranışlar beklenemez. Namus duygusu ve hassasiyeti göz ardı edilemez. Ancak, farklı nedenlerden cinayete kurban giden kadınların arkasından namus savunması yapılarak, fazla cezadan kurtulmaya çalışanlara karşı tolerans gösterilmemesi, yargıdan beklenen bir tavırdır. Bu madde, haklı olunduğunda dahi namus kavramının kullanılmamasını ve toplumun namussuzlar gibi rahat ve geniş mideli olmasını istemektedir.
Bölüm VI – Soruşturma, kovuşturma, usul hukuku ve koruyucu tedbirler
Bölüm VII – Göç ve iltica
VIII. Bölüm – Uluslararası işbirliği
 Madde 62 – Genel prensipler
1 Taraflar, bu Sözleşmenin hükümlerine uyarak, medeni hukuk ve ceza hukuku konularında işbirliğine ilişkin uluslararası ve bölgesel anlaşmaları ve belgeleri uygulayarak, ortak veya karşılıklı mevzuat ve iç hukuk kuralları esas alınarak üzerinde mutabakata varılmış düzenlemeleri uygulayarak, ve mümkün olan en kapsamlı şekilde, aşağıdaki amaçlara yönelik olarak işbirliği yapacaklardır: “mümkün olan en kapsamlı şekilde” ibaresi şiddet tariflerinin ve suçlanan davranışların aşırı derecede genişletilmesini ve aile bütünlüğünü tehdit eder boyutlara gelmesini sağlamaktadır.
 a bu Sözleşmenin kapsamına giren her türlü şiddet eyleminin önlenmesi, bunlarla mücadele edilmesi ve bunların kovuşturulması; “her türlü şiddet” ibaresi de muallak, belirsiz ve istenilen her davranışın yaftalanabileceği bir tavrı doğurur. Aile içinde erkeklerin, eş veya çocuklarına yönelik temel yaşam kurallarını ve ahlak kurallarını hatırlatarak uymalarını isteme hakkı bile kalmaz.
 4 Taraflar, kadınlara yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele edilmesi çabalarını, üçüncü Devletlerin yararlanacağı kalkınma amaçlı yardım programlarıyla, gereken yerlerde bütünleştirecekler, Madde 18, 5. fıkra uyarınca mağdurların korunmasını kolaylaştırmak amacıyla üçüncü Devletlerle ikili ve çok taraflı anlaşmalar yapacaklardır. “domestic violence” yani ev içi şiddetin, ısrarla aile içi şiddet şeklinde tarif edilmesi devam eden bir kasıttır. Bütün birlikte yaşam formlarını medeni durum, cinsiyet, tür ve yaş gibi kriterleri dikkate almaksızın aile olarak meşrulaştırmanın ifadesidir.
IX. Bölüm – İzleme yöntemi
 Madde 66 – Kadınlara yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele konusunda uzmanlar grubu “domestic violence” yani ev içi şiddetin, ısrarla aile içi şiddet şeklinde tarif edilmesi devam eden bir kasıttır. Bütün birlikte yaşam formlarını medeni durum, cinsiyet, tür ve yaş gibi kriterleri dikkate almaksızın aile olarak meşrulaştırmanın ifadesidir.
 1 Kadınlara yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele konusunda uzmanlar Grubu (bundan böyle “GREVIO” olarak anılacaktır) bu Sözleşmenin Taraflarca uygulanmasını izleyecektir. “domestic violence” yani ev içi şiddetin, ısrarla aile içi şiddet şeklinde tarif edilmesi devam eden bir kasıttır. Bütün birlikte yaşam formlarını medeni durum, cinsiyet, tür ve yaş gibi kriterleri dikkate almaksızın aile olarak meşrulaştırmanın ifadesidir.
 e üyeler kendi kişisel özellikleriyle katılacaklar, görevlerini yerine getirirken bağımsız ve tarafsız davranacaklar ve görevlerini etkili bir şekilde yerine getirmeye müsait olacaklardır. Türkiye’yi temsilen GREVIO üyesi seçilen Prof.Dr. Aşkın ASAN kesinlikle tarafsız ve bağımsız değildir. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 gibi kanun uygulamalarında aşırı feminist yaklaşımlar sergilemekten ve Aile Meclisi Platformu gibi meşru aile haklarını savunan gruplara FETÖCÜ gibi iftiralar atmaktan geri durmamaktadır. Toplum ve aile yapısı ile ilgili konularda toplumun önemli bir kısmı tarafından güven duyulmamaktadır.
 5 GREVIO, Sözleşmenin uygulamasıyla ilgili bilgileri, insan haklarının korunmasıyla görevli ulusal kurumlar yoluyla olduğu kadar sivil toplum kuruluşlarından ve sivil toplumdan da edinebilir. GREVIO’nun kendisine partner olarak seçtiği Sivil Toplum Kuruluşları genelde aşırı feminist veya LGBTQ sapkınlarının kuruluşları olmaktadır. Geleneksel toplum değerlerini savunan kurum ve kuruluşlara söz hakkı verilmemekte ve dışlanmaktadır. Avrupa Konseyi web sitesinde GREVO için gölge rapor hazırlayan ve kabul edilen kuruluşlar bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır.[41] Partner seçilen 5 kuruluştan 2’si sapkın LGBTQ oluşumudur. Diğerleri de seküler veya muhafazakâr feminist yapılardır.
 9 GREVIO, elde edilen bilgiler yetersiz ise veya 14. fıkrada hükmedilen koşullarda, ulusal makamların işbirliği ve bağımsız ulusal uzmanların yardımıyla, ülke ziyaretleri düzenleyebilir. Bu ziyaretler sırasında GREVIO’ya belirli konularda uzmanlaşmış kişiler yardımcı olabilir. GREVIO bu madde ile adeta müstemleke komiserleri gibi denetleme ve kontrol ziyaretleri yapabilecektir. Tüm kurum ve kuruluşlar da kendileri ile işbirliği yapmak ve bilgi paylaşmak zorunda kalmaktadır.
X. Bölüm – Diğer uluslararası enstrümanlarla ilişkiler
XI. Bölüm – Sözleşmede yapılacak değişiklikler
 Madde 72 – Değişiklikler
 1 Taraflardan herhangi birinin bu Sözleşmede değişiklik yapmak üzere getireceği her teklif, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine iletilecek ve Genel Sekreter tarafından Avrupa Konseyi üye Devletlerine, bütün imza sahiplerine, bütün Taraflara, Avrupa Birliğine, Madde 75’in hükümleri uyarıca bu Sözleşmeyi imzalamaya davet edilen Devletlere ve Madde 76’nın hükümleri uyarınca bu Sözleşmeyi kabul etmeye davet edilmiş bütün Devletlere gönderilecektir. Türkiye’nin bunca sorunlu maddelere karşılık 1 tane bile değişiklik yapma talebinde bulunmaması ne büyük bir gaflettir!
XII. Bölüm – Son maddeler
 Madde 78 – Çekinceler
 1 2. ve 3. fıkralarda belirtilen istisnalar hariç, bu Sözleşmenin hiçbir hükmüne ilişkin çekince konamaz. İmzalarken çekince konulmasına dahi karşı çıkılıyorsa hedefe yani aile kurumunu yok etmeye ne kadar kilitlenmiş olduklarının fark edilmesi gerekirdi!
 2 Bir Devlet veya Avrupa Birliği, Sözleşmeyi imzaladığı esnada veya onay, kabul veya katılım belgesini teslim ederken, Avrupa Konseyi Genel Sekretine bildirimde bulunup aşağıdaki maddelerin hükümlerini uygulamama hakkını veya yalnızca spesifik durumlarda veya koşullarda uygulama hakkını saklı tuttuğunu beyan edebilir: Uygulamama hakkı verilen maddelerin hiç birisi esasa yönelik hükümler değildir!
 – Madde 30, 2. fıkra; Sigorta hasarını devletin karşılaması hakkında
 – Madde 44, 1.e, 3. ve 4. fıkra; 1.e:Yabancıların suç işlemesinde ikametgâh durumu
3. :Suçun işlendiği yerde yargılanma meselesi
4. : Devletlerin yargı yetkisi hakkında
 – Madde 55, küçük suçlara ilişkin Madde 35’e göre 1. fıkra; Farklı ülke topraklarında işlenen suçların yargılanması
 – Madde 37, 38 ve 39’a göre Madde 58; Zaman aşımı konusu
 – Madde 59. Oturma izni ile ilgili konular
 3 Bir Devlet veya Avrupa Birliği, Sözleşmeyi imzaladığı esnada veya onay, kabul veya katılım belgesini teslim ederken, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine bildirimde bulunup Madde 33 ve 34’te belirtilen davranışlar için cezai yaptırımlar yerine cezai olmayan yaptırımlar uygulama hakkını saklı tuttuğunu beyan edebilir. Psikolojik şiddet veya taciz amaçlı takip için cezai olmayan yaptırım uygulama seçeneği söyleniyor. TCK ve 6284’e göre bunlarda en ağır şekilde cezalandırılmaktadır. Mağdur olduğunu iddia eden kişi kadınsa sadece beyanı yeterli görülmektedir.
 Madde 80 – Sözleşmenin feshi
 1 Taraflardan herhangi biri, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine yapacağı bir bildirimle, herhangi bir zaman bu Sözleşmeyi feshedebilir. Türkiye her an bu sözleşmenin feshini isteyebilir!

Bunun için her hangi bir engel veya yaptırım yoktur!

Ek – İmtiyazlar ve muafiyetler (Madde 66) GREVIO üyelerinin süper yetkili ve korumalı müstemleke komiserleri olduğu bu bölümde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

Ercan ÖZÇELİK
Türkiye Aile Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi
Kartal İlçe Başkanı

KAYNAKLAR

Görsel kaynağı: Avrupa Konseyi Resmi Web Sitesi

[1] https://rm.coe.int/1680462545

[2] https://dictionary.cambridge.org/dictionary/english/domestic-violence

[3] https://freeclassicebooks.com/Thomas%20Hardy/Novels/Mayor%20of%20Casterbridge.pdf

[4] https://www.medyafaresi.com/foto-galeri/ingiliz-erkekler-karilarini-satiyor/802837/5

[5] HS5/127 İbn Hişâm, Sîret, V, 127.

[6] https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php?CILT=7&SAYFA=128&SRC=k%C3%B6leler

[7] D2144 Ebû Dâvûd, Nikâh, 40-41.

[8] T1163 Tirmizî, Radâ, 11.

[9] https://hadislerleislam.diyanet.gov.tr/sayfa.php?CILT=4&SAYFA=215&SRC=yediklerinizden

[10] https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/nisa-suresi-4/ayet-34/kuran-yolu-meali-5

[11] M6050 Müslim, Fedâil, 79

[12] M5312 Müslim, Eşribe, 139.

[13] D2144 Ebû Dâvûd, Nikâh, 40-41.

[14] https://www.youtube.com/watch?v=4FudU_m8kbk

[15] https://gaiadergi.com/trans-kadinlar-da-var-2016-turkiye-trans-guzellik-yarismasi/

[16] http://www.sanalbasin.com/5-yilda-2-milyon-erkek-evden-uzaklastirildi-33356314

[17] https://www.ahmethakancakici.com/2018/10/ailesiz-toplum-4-bi-acayip-aileler.html

[18] https://www.dw.com/tr/pedofili-tart%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1/a-17013042

[19] http://www.lambdaistanbul.org/s/medya/hollandada-pedofili-partisi-secime-katilacak/

[20] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43481172

[21] https://www.mynet.com/fransada-riza-yasi-tartismalari-110103722010

[22] http://www.guncelegitim.com/haber/10433-ogretmen-dusuk-not-verirse-taciz-etti-derim.html

[23] https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sefa-saygili/kadinin-beyani-esastir-denilirse-29378.html

[24] http://www.sanalbasin.com/hz-yusuf-kadinin-beyaninin-esas-alindigi-bir-sistemde-yargilansaydi-32748519

[25] http://www.sanalbasin.com/5-yilda-2-milyon-erkek-evden-uzaklastirildi-33358769/

[26] https://adlisicil.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/1982019170455istatistik2018.pdf

[27] https://rm.coe.int/bianet-shadow-report-grevio/168072fc27

[28] https://rm.coe.int/turkey-shadow-report-2/16807441a1

[29] https://rm.coe.int/kadem-shadow-report-turkey/168074c1dc

[30] https://www.coe.int/en/web/istanbul-convention/turkey

[31] https://www.haberturk.com/trans-bireyin-gogus-buyutme-ameliyatini-devlet-karsilayacak-2158570

[32] https://www.youtube.com/watch?v=pmYqzXG8_dI

[33] https://www.yeniakit.com.tr/haber/etcep-projesi-ile-cocuklara-escinsel-sapkinlik-asilaniyor-580447.html

[34] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/emine-erdogan-hayati-engelliler-ve-engelsizler-diye-ayirmayalim-41157080

[35] https://www.yeniakit.com.tr/haber/6284-yuva-yikiyor-393091.html

[36] http://www.kubraakkaya.av.tr/kocami-aldattim-ve-o-bunu-ispat-edip-cocugun-velayetini-alacagini-soyluyor-alabilir-mi.html

[37] https://annebebekkulubu.com/cocuk/icradan-satilik-cocuklar/

[38] https://www.blogarti.com/ulkelere-gore-resmi-evlenme-yaslari.html

[39] http://www.sanalbasin.com/cezaevindeki-genc-evlilik-magdurlarina-mujde-32809334/

[40] https://www.youtube.com/watch?v=8IQXhWUcGbg

[41] https://www.coe.int/en/web/istanbul-convention/turkey

 

Sosyal Medyada Paylaş Whatsapp Facebook X

Etiketler: , , , ,
Eklenme Tarihi: 7 Aralık 2019

Facebook Yorumları

Konu hakkında yorumunuzu yazın


İstanbul Sözleşmesinden Neden Ayrılmalıyız? (4 Yorum)

  1. Can alıcı noktalara temas etmişsiniz. Elinize gayretinize sağlık. Esen ve afiyette kalın.