40 Yaşın Getirdikleri ve Hissettirdikleri Üzerine

“Bin sene de okusam, ne biliyorsun diye sorsalar bana “haddimi bilirim” derim.” diyen Mevlana’yı, en iyi 40 yaşına girmiş olanların anlayacağına inanıyorum.  73 model bir insan olarak en çok buna benzer duygular yaşadığımı söyleyebilirim. Gerçekten de her şey bir yana; insan en çok ne yapıp ne yapamayacağına, cürmünün etki alanına, bünyesinin direnme gücüne ve kul olarak acziyetinin idrakine en iyi 40 yaşlarında varıyor.

40 yaş sendromu denebilecek bir tükenmişlik veya yorgunluk duygularını ifade anlamında söylemiyorum. Aksine, aşırı makyajlanmış bir yüz gibi abartılı özgüven duyguları katan gençlik, toyluk, hayatta ve evlilikte acemilik gibi ortalama değerleri etkileyen uçlardan arınmış gerçek yüzün ortaya çıkması, sınırları ve etkisi kanıtlanmış bilinçli bir güç ve reel karizmadan bahsediyorum. 40 yaşına girmiş ortalama her insan, artık yaptıkları veya yapmadıkları ile neleri kazanıp neleri kaybedeceğine vakıf bir donanıma sahip demektir. Gençlik yıllarında belirsizliklerin getirdiği heyecanlar, umutlar ve beklentiler uğruna girilen maceraperest davranışların yerini daha planlı, düşünülmüş, sonuçları hesaplanmış tavırlar alır. Çünkü artık alınan riskler daha değerlidir, hayatın kısalığı, sağlığın değeri, ailenin önemi, bağlı insanların sorumluluğu vb. birçok değişkene dikkat etmek kaçınılmaz bir gereklilik olmuştur. 5 deneyip 1’i umut etmek yerine, en azından 3’te 2 gibi yüksek skor olasılığı olmadıkça kaçınmak gibi tavırlar gelişir.

Dengeli bir dönemi ifade eder 40’lı yaşlar. Gençlik zamanında daha çok çıkar ve kişisel heyecanların çevrelediği dünyevi hedefler, istekler ve ümitler yoğunlaşırken; uhrevi görevler, toplumsal görevler biraz ihmal edilir. Olgunluk dönemlerinde, dünyanın gerekliliği bilinir ama uhrevi görevlerin önemi ve kaçınılmaz hesaplaşmanın yakınlaşması hissedilir. Artık alınan kararlarda vicdanın rolü daha baskındır. Dini görevler, kul hakları, toplumsal görevler, ailevi sorumluluklar kişileri hem koruyan hem de aşırılıklardan sınırlayan güçlü kalkanlar haline gelir. Pozitif anlamdaki toplumsal baskılarda bu gelişmelere destek verir.

Genç ebeveynlerin çocukları ile ilgili kaygıları daha çok sağlıklı büyümeleri, ihtiyaçlarının giderilmesi, iyi okullarla hayata hazırlanmaları şeklinde oluşurken; olgunluk dönemlerinde iyi ve erdemli insanlar olmaları, dini ve ahlaki değerlerinin olgunlaşması, doğru eğitimleri almaları ve zamanı gelince de doğru kişilerle evlilik yapıp hayata katılmaları gibi gelişim gösterir. Kendilerinin de bir zamanlar genç olduğunu unutan ebeveynler bütün iyi niyetlerine rağmen; anlayışsız, aşırı idealist ve katı tutumları ile çocuklarının uzaklaşmalarına neden olabilir. Kişiler olgunlaşmıştır ama etraflarındakilerin de aynı dengeli davranışları göstermelerini beklemek gibi bir hataya düşebilir. Daha bilinçli ve empati yeteneği gelişmiş olgun ebeveynler ise karanlık ve fırtınalı havalarda gemileri emniyetli yerlere yönlendiren deniz fenerleri gibi değerli ve etkili olurlar.

Diğerkâmlığın zirve dönemleridir. Yaşanan olaylar, tanınan kişiler, gezilen yerler, alınan eğitimlerin hepsi bir renk ve tat öznesi olarak kişinin dağarcığına yerleşir. İyi ve etkili olanlar ile kötü ve acılı olanlar daha kalıcı olurlar. İyiyi tanımak, kötüden kaçınmak için aşı görevi yaparlar. Aşılı kişiler hastalığı bildiği için diğerlerine ve özellikle ailesine karşı hep uyarıcı, öğretici, yönlendirici rol üstlenir. Bir anne babayı en çok üzen şey, kendi yaptığı hataları evlatlarının da yaptığını görmek olsa gerek. Bu yüzdendir acıyla burulmaları, çocuklarına yalvarırcasına nasihat etmeleri.

İş hayatında ise yüksek gelirlerden ziyade, güvenli ve kurumsal yönü güçlü işyerlerinde çalışmak tercih edilir bu dönemde.  Kurumsallaşan sabit aile giderleri riskli hareketlerden kaçınmayı gerektirir. Mobinge de maruz kalsa sabretmek ve idare etmek esastır. Vazgeçilmez derecede kilit görevleri icra ederek dokunulmazlık sağlamak, rekabet ihtimali bulunan kişilere karşı önlem almak ve bilgiyi korumak gibi savunmacı tavırlar bile gelişebilir. Bu savunmacı tavırlar ve endişeler bazen kişileri körleştirdiği için demode olduğunu, ekipten ayrıştığını, örgütü tıkadığını bile fark edemeyebilir. Bu noktada yapılacak işten çıkarmalar veya görev değişiklikleri maalesef kişiler üzerinde çok yıkıcı sonuçlar doğurabilir.

Bir erkek olarak kadınlar hakkında ahkâm kesiyor gibi olmak istemem ama onların da durulduklarını ve özellikle en güçlü yönleri olan duygu dünyalarının dengelendiğini söyleyebilirim. 40 yaş kadını artık eşine ve hayata karşı bir şeyleri ispat etme mücadelesini tamamlamış, anneliğin zirvelerinde gezen, kocasını bilen ve ustaca yönetebilecek kadar tanıyan toplumun gizli/açık liderlerindendir. Bir çatışma varsa o istediği için başlamıştır, sükûnet ve huzurun da mimarı odur.

Velhasıl 40’lı yaşlar; yüksek hızda araç sürerken etrafı ve manzarayı kaçıran sürücüler yerine, dengeli ve güvenli bir hızı tercih edip aracını, beraber seyahat ettiklerini ve yol aldığı çevreyi fark edip etkileşime giren sürücüler gibi olunan dönemlerdir diye düşünüyorum. Yaşımın bir gereği olarak ta paylaşma ihtiyacı duyduğumdan olsa gerek bu makaleyi yazmak kısmet oldu.




Linkedin’de Network Oluşturmanın Etiği Hakkında

Tutuculuk seviyesinde olmasa bile alışkanlıklarına bağlı kalmaya çalışan bir insanım. Bilişimci kimliğim olmasına karşın, her mecrada adım olsun gibi düşünmediğimden, ancak güncelleyip takip edebileceğim ve faydasına inandığım platformlarda yer almaya çalıştım. Bu nedenle mail listemde yer alan bir çok arkadaşımdan gelen davetlere rağmen linkedin’den uzun süre uzak durdum. Geçtiğimiz yıl ise inceleyip kayıt olmaya karar verdim.

Linkedin’in profesyonel iş hayatına katkıları ve uzmanlara erişim imkanı sunması gibi bir çok faydasını gördükten sonra geç kaldığım için hayıflandığımı söyleyebilirim. Şu anda yaklaşık 2200 civarında kişiyle oluşan network çevrem ile iletişim ve potansiyel açısından çok yönlü desteğe sahip olduğumu hissediyorum.

Başlangıçta zaten tanıdığım insanlarla bağlantı kuruyordum. Sonra tanışmak istediğim veya iş potansiyelini beğendiğim kişilerle de bağlantı kurmak üzere davetlerde bulundum. Sanki bir ortamda ilk defa tanışmış ve karşılıklı kartvizitlerimizi paylaşmışız gibi. İletişimde olabildiğince açık olmaya ve bilgi paylaşımına değer verdiğim için profilimi güncel ve ayrıntılı tutmaya çalışıyorum. Beni tanımayan bir insanı davet ettiğimde profilimden beni ve işlerimi tanımasını ve mümkün olduğu kadar bilgilenmesini amaçlıyorum ki kiminle bağlantı kurduğunu anlasın ve bilerek karar versin.

Benzer şekilde benimde tanımadığım kişilerden davetler geliyor. Bu sefer bende onların profilini inceliyorum ve tam bu noktada bazen hatlar kopuyor. Son zamanlarda sıkça karşılaştığım bu durum için benzer şekilde hissedenlerin de olabileceğini düşünerek duygularına tercüman olmak istiyorum.

İlk defa tanıştığınız bir insana hiç bir bilgi vermeden onun her şeyini sizinle paylaşmasını beklemek ne kadar doğru olur? Arkadaşımız profilinde işi, nerede çalıştığı, eğitimi v.b. konulardan hiç birisini yazmamış. Sadece adı soyadı ve son çalıştığı iş yerinin adı var. Kendi görevini bile belirtmemiş. Resmi zaten yok.  Sırf netwok şişsin, büyüsün  diye bu tür davetlere olumlu cevap vermiyorum. Kimseye bir şeyler dikte edecek veya yargılayacak değilim ama bu hissettiklerimi paylaşmazsam kendimle çelişeceğim.

Bunun birde firma versiyonları var. Şirket kısmı yerine kişisel profil tarzında hesap açılmış, resim yerine logo konulmuş, sadece şirketin adı var. Nasıl bir kurumsallığa sahipse kendi adına değil de gmail, hotmail türünde mail hesabı açarak yazmış bir firma size bağlantı teklif ediyor. Belli ki size ve ağınızdaki kişilere pazarlama yapmaktan, bilgi toplamaktan başka bir amacı yok. İş hayatının içinde pazarlama, iş geliştirme, insan kaynağı araştırma gibi bir çok ihtiyacı karşılamak üzere linkedin platformunun kullanılması doğaldır ama bunun da usturuplu şekilde yapılması gereğine inanıyorum.

İnsan sosyal bir varlık, birbirimize ihtiyacımız var. Modern çağın sosyalleşme platformlarından olan linkedin de beklenen yaklaşımları ortaklaşa gösterebilirsek toplam fayda katsayısının herkesin lehine artacağından kuşku yok.

Sevgiyle ve empati ile sorunları daha güzel aşabiliriz…




Bursa Büyükşehir Belediyesi Evde Sağlık Hizmetleri Projesi

 

Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yaşlı ve bakıma muhtaç vatandaşlara ücretsiz olarak sağlanan sağlık ve sosyal destek hizmetleridir. Yüklenici olarak MayDay Marmara Ambulans Mobil Sağlık Hizmetleri işi üstlenmiştir. İşin hazırlanması, ihale süreci ve uygulamasını da içeren yaklaşık bir yıl boyunca Proje Yöneticisi olarak doğrudan görev almış bulunuyorum.

Proje kapsamında vatandaşların evlerinde verilen sağlık ve sosyal destek hizmetleri:

– Doktor Muayenesi,
– Fizik Tedavi ve Ortopedi Uzman Doktor Muayenesi,
– Girişimsel Hemşirelik Hizmetleri,
– Fizyoterapi Hizmetleri,
– Hasta Bakım Hizmetleri,
– Psikolojik Destek Hizmetleri,
– Sosyal İnceleme ve Değerlendirme Hizmetleri.




A Haber’de Yayınlanan Özel Haber ve Röportaj

A Haber’de yayınlanan ve trafikte ambulanslara yol verilmesini konu edinen “Hayat Kurtarma Yarışı” başlıklı özel haber.




Bireysel Resimlerim




İlk Yazı ve Önsöz

Merhaba,

Web siteme hoş geldiniz.

Bu siteyi sağlık hizmetleri yönetimi ve eğitimi, bilişim teknolojileri sistem kurgu ve yönetimi, yerel yönetimler, sosyal hizmetler  ve benzeri konulardaki bilgi ve deneyimlerimi paylaşmak üzere hazırladım.

İnternetin, günümüz insanlarının iletişim için kullandığı etkili ve evrensel bir dil olduğuna inanıyorum.

Bireysel ufkumu genişletmek, aynı ilgi alanlarını paylaştığımız insanlarla iletişim kurabilmek, mesleki ve akademik kariyerime katkıda bulunabilmek için bu imkanı değerlendirmek istedim.

Site içeriği hakkında bir sınırlamada bulunmadım. Zamanla geliştirmeyi ve ziyaret edenlere faydalı olabilmeyi amaçlıyorum. Umarım beğenirsiniz…

 

Ercan ÖZÇELİK

 

15/02/2007 ( Sitenin ilk halinin yayın tarihidir)

İstanbul / Türkiye